Yavuz Ekrem Arslan, Manisa’daki Birinci Piyade Eğitim Tugayı Komutanı’ydı. 2012 yılı Yüksek Askeri Şura’sıyla Tuğgeneralliğe terfi etmişti. 2 Temmuz 2016 günü yıllık izne ayrıldı ve 6 Temmuz’da tatil yapmak için ailesiyle birlikte İzmir Gümüldür’e gitti. 15 Temmuz 2016 akşamı yaşanan olaylardan ve darbe girişiminden ancak bir aile yakınının telefonuyla haberdar oldu. Televizyondan takip ettiği gelişmelerden bunun bir darbe olamayacağını düşünse de sorumluluğu gereği Tugay’ını arayıp her şeyin yolunda olup olmadığından emin oldu. Zaten komutanı olduğu birlik acemi erlerin temel askerlik eğitimlerini aldıkları bir yerdi ve savaş komutanlığı değildi.
15 TEMMUZ’U TATİLDE ÖĞRENDİ, ‘TEK BİR KİŞİ BİLE TUĞAYDAN ÇIKMASIN’ EMRİNİ VERDİ
Fakat izinlerin iptal olduğunu ve göreve dönmesi gerektiğini bildiren telefonu alır almaz derhal damadı ile Manisa’ya doğru yola çıktı. Yolda Vali ile konuşan ve gelişmelerden kendisinin henüz bir bilgisi olmadığını söyleyen Tuğgeneral, yerine bakması için görevlendirdiği Komutan’ı arayarak “Sakın ben gelmeden hiçbir işlem yapmayın” diye uyardı. Kesinlikle kimseye teçhizat verilmemesi, hastalık dâhil kimsenin Tugay’dan dışarı çıkmaması yönünde emir verdi. Halkla karşı karşıya gelinmemesi için azami hassasiyet göstererek oluşabilecek herhangi bir kötü durumu önlemek adına tugay için nöbet tutan askerin dahi görünmeyecek şekilde geri çekilmesi talimatında bulundu.
Gece 1.20 sularında Manisa Birinci Piyade Eğitim Tugayı’na gelen Komutan, ‘sözde darbe’ emrini gördüğünde “Bu bir yalan, safsafadır” diyerek astları önünde bu emri fırlatıp attı. Dönemin Eğitim Kolordu Komutanı Korgeneral Faruk Şengün’ün 15 Temmuz gecesi yaşananlara ilişkin olarak kaleme aldığı ve imzaladığı tutanak aynen bu bilgileri doğruluyordu. Şengün, Yavuz Ekrem Arslan’ın komutasındaki birlik de dâhil olmak üzere 5 eğitim tugayına ‘sözde darbe’ emrine uymamaları ve kışla dışına hiçbir şekilde personel, silah, araç gereç çıkarmamaları şeklinde direktif vermişti ve Arslan, bu talimatı tereddüt etmeden ‘emredersiniz’ şeklinde yanıtlamıştı.
SABAHA GÖZALTI KARARI
Arslan o gece ayrıca bölgedeki en üst askeri yetkili olan Ege Ordu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep’le de görüştü ve aldığı tedbirleri anlattı. Gece boyunca görüşmeler yapan Arslan, sabah olduğunda hakkındaki gözaltı kararını öğrendi ve 8.30 gibi Manisa Adliyesi’ne gitti. Hiç beklemediği bir suçlama ile karşılaşan Komutan, fenalaşarak Manisa Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. İki saatlik tedavinin ardından tekrar gözaltına alındı ve “Yurtta Sulh Konseyi” adına hazırlandığı ileri sürülen listedeki görevlendirmede adının karşısına “Manisa Sıkıyönetim Komutan Yardımcısı” yazılması sebebiyle ‘hükümeti devirmeye teşebbüs’ ile suçlandı. Listenin kendisinin gıyabında yapıldığını ne kadar dile getirmeye çalıştıysa da 19 Temmuz 2016’da tutuklanarak İzmir Buca’daki F tipi cezaevine gönderildi.
Olayların olduğu gün ailesiyle tatilde olan, kendisine bağlı olan Tugay’da tek bir askeri hareketliliğe rastlanmayan ve üstleri ile gece boyu yaptığı konuşmalarda da her şeyin kontrol altında olduğu bilgisini veren Yavuz Ekrem Arslan bizatihi kendi gittiği gözaltı sonrasında herhangi bir bilgi, belge ya da delile dayandırılmaksızın tutuklanmıştı.
AKP İL BAŞKANININ İFTİRASI; ‘BİZ SİYASETÇİYİZ, SÖYLERİZ’
AKP Manisa İl Başkanı Zülfikar Gürcan, darbeden sonra yaptığı açıklamada, Arslan’ın Emniyet Müdürü Fevzi Bilgiç’i arayarak ‘yönetime el koyduk, itaat et’ dediğini ileri sürerek bir iftira atmıştı. Gürcan siyasi zeminde Tugay Komutanı Arslan’ı hedefe koyarak, “Bu çerçevede Cumhuriyet Başsavcılığı hemen harekete geçti ve başsavcılığımız gerekli gözaltı kararını aldırttı. Hemen Garnizon Komutanlığında bu gözaltı kararını uygulamak için emniyeti harekete geçirdi. Biz o işler yapılırken bütün teşkilatımızı harekete geçirdik. Ulaşabildiğimiz herkesi ayağa kaldırdık. Herkesi demokrasisine, memleketine sahip çıkmaya davet ettik. Gerekli gözdağını bu milletin bu vatana sahip çıkma iradesini gösterme adına yürüyüşe geçtik.” şeklinde açıklamalarda bulundu.
EMNİYET MÜDÜRÜ İL BAŞKANINI YALANLADI
Ne var ki Emniyet Müdürü Fevzi Bilgiç, Arslan hakkındaki bu iddiayı yalanladı. Arslan ile yaptığı görüşmenin bahsi geçen şekilde değil, kriz yönetimi konusunda olduğunu ve gerçeğin çarpıtıldığını anlattı: “Bir kelime o eklemiş, birkaç kelime diğeri eklemiş. Bir görüşmemiz var, ama bunlar abartılı. Bürokratik bir çevrede krizi yönetme adına yaptığımız bir görüşme vardı. Bunun nereden yansıtıldığını da bilmiyorum. AK Parti İl Başkanı Zülfikar Gürcan tarafından bu şekilde söylenmiş. Ben de kendisine, ‘Ya başkanım böyle bir şey söylemedim, bunları nereden buldunuz?’ dedim. ‘Müdürüm ben söylerim. Biz siyasetçiyiz’ dedi. Bir şey de diyemedim. Bunların hepsi abartılı. Benim tugay komutanına ahlakım da el vermez küfür etmeye. Hoş bir şey de değil.”
SAVCI YALANDA ISRAR ETTİ
Emniyet Müdürü Fevzi Bilgiç, olayın iç yüzünü açıklamasına rağmen dönemin Cumhuriyet Başsavcısı Akif Celalettin Şimşek de aynı yalanı devam ettirmekte bir beis görmedi. Aynı iddiaları gerçekmiş gibi tekrarlayan Şimşek, “Elimizde bizi tatmin edecek kadar delil ve donemiz var. Bunların içleri ileriki zamanlarda zaten doldurulacak…” dediyse de hiçbir zaman suçlamaların içini dolduracak delil ortaya konamadı.
HAKSIZ İHRAÇ, TUTUKLAMALARLA SAĞLIĞI BOZULUNCA VEFAT ETTİ
Apar topar tutuklanan Tuğgeneral Arslan, onu ölüme götürecek sürecin içine ne ile suçlandığını bilmeksizin girdi. Ve 27 Temmuz 2016 tarihinde çıkarılan kanun hükmünde kararname ile de Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç edildi. Rütbesini ve bütün sosyal haklarını kaybeden Arslan, kendisine yapılan muameleyi hazmedemedi ve cezaevinde kısa süre sonra sağlığı bozulmaya başladı. 2011 yılında geçirdiği safrakesesi ameliyatı sonrasında ortaya çıkan bazı sorunlar da bu süreçte nüksetti.
Ciddi kilo kaybı yaşayan ve 50 kilonun altına düşen Arslan’ın durumu günden güne ağırlaşınca hastaneye kaldırıldı. Doktorlar kendisi için 24 Şubat 2017 tarihinde “ölüm riski” bulunduğuna ilişkin bir rapor düzenledi. Manisa Sulh Ceza Hâkimliği ise ancak bir ay sonra, 31 Mart 2017 tarihinde Arslan’ın sağlık nedeniyle serbest bırakılmasına karar verdi. Aynı hastanede Mayıs ayına kadar tedavi gören Arslan, Ankara’daki Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA)’ne kaldırıldı. Bir yakınının deyimiyle ‘küçülmüş, kolları 6-7 yaşındaki bir çocuğun kolları kadar’ olmuştu. Tedavisi sonuç vermeyen Arslan, 6 Kasım 2017’de GATA’da hayata gözlerini yumdu.
15 Temmz sonrası ‘elimizde yeterli delil var’ denilerek tutuklanan ve Tutukluluğunun 259 gününü cezaevinde geçiren, ardından GATA’da 219 gün tedavi gören Arslan hakkındaki iddianame ölümüne değin hazırlanmadı. Ne ile suçlandığını öğrenemeyen Arslan hakkında ölümüyle birlikte kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi. Vefatından önce çocukları Aslı Arslan ve Bilal Can Arslan’ın babalarının suçsuzluğunu kanıtlamak üzere gösterdikleri tüm çaba da sonuçsuz kaldı.
KAYNAKÇA:
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/batidan-uzaklasma-yonelisi-turkiyeyi-nereye-goturur-41991057
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/sorusturmayi-uzatmanin-bedeli-40640141?utm_source=gazeteoku&utm_medium=referral
https://odatv4.com/makale/hayir..-o-general-sessizce-olmedi…-1111171200-127167
https://www.manisadabugun.com/gundem/tutuklanan-tuggeneral-arslanin-oglu-bilal-can-arslan-alnimiz-ak-vicdanimiz-rahat-h13640.html