1 Nisan 2017’de Ankara Şentepe’de kaçırılan Önder Asan’ın, 12 Mayıs 2017’de Emniyete teslim edildiği ortaya çıktı. Asan’ın ilk ifadelerine göre, polis olduklarını söyleyen silahlı bir grup tarafından kaçırıldı. Bir aydan fazla elinde kaldı. İşkence kayıtları Uluslararası raporlara girdi.
Devlet görevlileri tarafından kaçırıldıktan sonra işkenceye maruz bırakılan Önder Asan’dan 42 gün sonra haber geldi. Kaçıran kişiler Asan’ı Ankara’da bir göl kenarına gözleri bağlı bıraktıktan sonra Emniyet’i aratıp teslim olacağını söyletti. Avukatları ve ailesiyle bile görüştürülmek istenmeyen Asan, zorla imzalatılan ve itirafçı olduğu yönündeki ifadeleri gerekçe gösterilerek tutuklandı.
1 Nisan 2017’de kaybolan Felsefe Öğretmeni Önder Asan, bir buçuk ay sonra 12 Mayıs 2017 tarihinde Ankara Emniyeti’nde ortaya çıktı. İsveç merkezli insan hakları kuruluşu Stockholm Center for Freedom’un (SCF), o dönem hazırladığı raporlarda Asan’ın sağlık durumunun iyi olduğu ama gördüğü işkence ve hakaretler nedeniyle psikolojisinin çok bozulduğunu bildirildi. Asan’ın avukatından ilk talep, psikolojik yardım almak oldu.
İŞKENCEDEN SONRA EMNİYETE TESLİM ETTİLER
Asan’ın, 1 Nisan Cumartesi günü saat 13.30 sıralarında Ankara Yenimahalle Şentepe otobüs son duraklarında kimliği belirsiz kişilerce kaçırıldığı iddia edilmişti. Eşi Fatma Asan, 42 gün boyunca eşinin bulunması için sesini duyurmaya çalıştı. Çalmadığı kapı kalmadı. Suç duyurusunda bulundu. Sosyal medyadan bütün yetkililere seslendi ancak tek bir cevap bile alamadı. Önceki gün, yani 12 Mayıs’ta Ankara Emniyeti’nden aranan Fatma Asan’a, eşinin Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şube Müdürlüğü’nde olduğu bildirildi. Eşinin hayatta olmasına sevinen Fatma Hanım, haftalar sonra kendisinden haber almanın heyecanı ile Emniyet KOM Şube’ye gitti. Fakat eşi ile görüştürülmedi, “Yarın gel” dendi. Ertesi gün avukatı ile Emniyet’e giden Fatma Asan, yine eşi ile görüştürülmedi. Sadece avukatının 20 dakikalığına görüşmesine izin verildi.
O dönem BBC Türkçe’ye konuşan Fatma Asan, eşi Önder Asan’ın hakkındaki yakalama kararı nedeniyle bir süredir evinde yaşamadığını ve saklandığını anlatmış, yaşananları özetlemişti:
“Eşim, ‘OHAL bittikten sonra ifade vermeye gideceğim’ dedi. Biz de evde sürekli tedirgin olmayalım diye eşyalarını alıp evden ayrıldı. Ama kendisiyle zaman zaman görüşüyorduk. 31 Mart’ta görüştük ve Etimesgut’ta buluştuk. 1 Nisan Cumartesi tekrar buluşmak için sözleştik ama gelmedi. Pazar da gelmedi.”
Fatma Asan, eşinin bulunması için hem resmi makamlara başvurmuş hem de kendisi araştırma yapmıştı:
“İlk önce emniyete gidip kayıp başvurusunda bulundum ancak, ‘Eşiniz zaten aranıyor, o nedenle kayıp başvurusu yapamazsınız’ diyerek beni adliyeye yönlendirdiler. Sıhhiye’de adliyeye gittim. 1 Nisan’dan beri eşimin kayıp olduğunu, aranan biri olduğunu fakat ara ara görüştüğümüzü söyledim. Savcı soruşturma başlattı. Bu olay 3 Nisan’da oldu.
“Bir keresinde eşim arkadaşlarıyla beraber Şentepe’de büyük bir sitede kaldıklarını söylemişti. Avukatları da yanıma aldım ve Şentepe’ye gittim. Elimde eşimin fotoğrafıyla onu en son bıraktığım yerde insanlara göstermeye başladım. Bir site görevlisi eşimi tanıdı. Site kameralarından Cumartesi günü eşimin 13.48’de siteden çıktığını gördüm.”
“Sonrasında savcıdan aldığımız izinle etraftaki kameralardan, eşimin ASKİ’nin önünden bir ticari taksiye bindiğini gördük. Polisler görüntüyü büyüterek taksinin plakasını tespit etti. Taksinin sahibini buldum ve taksici, bizi olayın yaşandığı Vatan Caddesi üzerindeki Sarıtaş Sitesi önüne götürdü. Daha sonra olayı yaşayan şoför bey geldi ve tüm kaçırma anını anlattı.”
Asan, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan soruşturmada dosyaya gizlilik kararı konduğu için taksi şoförünün emniyetteki ifadesine ulaşamadı.
SİYAH TRANSPORTERLER TESCİLLENİYOR: ‘’BİZ POLİSİZ SEN İŞİNE BAK DEDİLER’’
BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan ve güvenlik kaygısı nedeniyle ismini vermek istemeyen taksi şoförü, Fatma Asan’ın anlattıklarını teyit etti ve şunları söyledi:
“Araçlardan bir tanesi siyah Transporter marka araçtı, fakat diğer iki aracın modellerini hatırlamıyorum. Adamı götüren silahlı kişiler, ‘Biz polisiz koçum, sen işine bak’ dediler. Panik olduğum için kimliklerini sormak ya da plakalarına bakmak aklıma gelmedi. Daha sonra emniyete gidip 18 Nisan’da ifademi verdim.”
“Seyir halindeyken siyah Transporter aracın içindeki kişi silahını gösterdi ve sağa çekmemi işaret etti. Ben sağ şeride geçtim ve seyrime devam ettim, ancak aracı önüme kırdılar. Bir araç yanımda, diğer araç da arkamdaydı. Anında 9-10 silahlı kişi indi ve şahsı 30 saniye içinde Siyah Transporter’a bindirdiler.”
Fatma Asan, ifadenin alındığını teyit etmek için tekrar Şentepe Emniyet Müdürlüğü’ne gittiğini söylüyor. Emniyette bir memurla arasında geçen diyaloğu ise şöyle anlatıyor:
“Benimle avukatım olmadan konuşmak isteyen bir polis, ‘Fatma Hanım siz TEM’i (Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü) aramışsınız, eşimi 3-4 araba çevirip silahlı 8-9 kişi aldı demişsiniz. Bu bilgiyi nereden öğrendiniz?’ diye sordu. Ben de taksiciden öğrendiğimi ve Valilik’e verdiğim dilekçemden ötürü olduğunu tahmin ederek TEM’den arandığımı söyledim. Şaşkınlıkla, ‘Valiye de mi gittiniz?’ diye sordu. ‘Fatma Hanım siz eşinizi bulmak istemiyor musunuz? Orayı burayı arayarak eşinizin hayatınızı tehlikeye atıyorsunuz’ dedi.”
42 GÜN SONRA HABER GELDİ
Fatma Asan, kaçırılan eşi Önder Asan’dan ilk kez 42 gün sonra 12 Mayıs’ta polisin, kayınpederini araması üzerine haber almış. Aileye, Önder Asan’ın teslim olduğu bilgisi verilmiş.
Emniyette Önder Asan ile görüşen ailenin avukatı Burak Çolak, yapılan ilk görüşmeyi şöyle anlatıyor:
“Gözleri bağlı bir şekilde Eymir Gölü tarafında bir yere bırakılmış. Bırakılırken de emniyet arattırılmış ve teslim olmak istediği söylettirilmiş. Kendisini kaçıran kişiler sonrasında yanından ayrılmışlar. Psikolojik yardım almak istediğini söyledi. Duvara yaslanarak ancak yürüyebiliyordu ama belirgin bir sağlık sorunu yoktu.”
Çolak, Asan’ın kaçırıldığına ilişkin ifadesinin savcılıkta ve hakimlikte olduğunu ama emniyette alınan ifadesine kaçırıldığı bilgisinin eklenmediğini söylüyor.
Fatma Asan ise eşi ile önce 16 Mayıs’ta Ankara Adliyesi’nde, daha sonra da Sincan Cezaevi’nde görüşmüş:
“Kendisi de oradan çıktığına inanamıyor. Sakalları uzamış, müthiş zayıflamış ve korkmuştu. Elini tuttum ve bir anda ürkek bir şekilde elini çekti. O gün mahkemesi oldu ve ‘İnşallah tutuklu yargılanırım’ dedi. Eşim tutuksuz yargılanmak istemedi çünkü dışarda olmaktan korkuyordu.
“1,5-2 metrekare simsiyah bir odanın içerisinde elleri kelepçeli, gözleri bağlı bir şekilde kaldığını söyledi. Alındığı ilk anda başına torba geçirilmiş, gidene kadar dövülmüş. Ve o dayağın etkisiyle böbrek ağrısından ötürü yatamamış. Elleri kelepçeli ve gözleri bağlı bir şekilde tuvalete gidiyormuş, kimseyi görmemiş.
“Ona hep birilerini sormuşlar, bazı kişilerle ilgili bilgi almaya çalışmışlar. Eşimin kaldığı odanın karşısında işkence yapılan bir oda gibi bir şey varmış, orada hep başkalarının sesini de duymuş. Ve orada sürekli kendisini sorguya çekmişler. ‘Ne biliyorsun?’ diye sormuşlar. Eşim tam anlatmadı o kısımları ama ‘Sen söyle, söyleme. Turgut zaten elimizde, biz ağzını burnunu kırdık, ondan her şeyi öğrendik’ gibi bir ifade kullanmışlar.”
‘’40 GÜN BOYUNCA İŞKENCE ETTİLER’’
Eğitimci Önder Asan’ın, ailesinin durumunu sorduktan sonra başından geçenleri çok kısa olarak anlatabildiği öğrenildi. SCF, Asan’ın yaşadıklarını özetle şöyle aktardı: “1 Nisan günü gittiğim Şentepe’de arabamın tekerleri kesilmiş olduğu için bir taksiye bindim. Ancak yolda Vatan Caddesi üzerinde taksinin önü 4 araçla birden çevrildi. Kendilerini polis olarak tanıtan kişiler beni indirip siyah bir Transporter araca bindirdiler. Gözlerimi bağlayıp bilinmeyen bir yere götürdüler. Yol boyunca dövdüler, hakaret ettiler. Sonra kelepçeleyip bir hücreye koydular. İşkenceler gördüm. 12 Mayıs’ta beni yine gözü bağlı olarak minibüse bindirdiler. Araçtan indirip gözlerimi açtılar. Eymir Gölü’nün yanıydı. Ankara Emniyeti’ni aradılar. Bana, ‘Ben Fethullahçı Terör Örgütü üyesi Önder Asan, teslim olmak istiyorum. Lütfen gelip beni teslim alın’ dedirttiler. Bir de etkin pişmanlıktan yararlanmak istediğime dair bir kağıt imzalattılar. Sonra polisler gelip beni aldı.”
DUVARLARA TUTUNARAK YÜRÜYOR
Önder Asan, Emniyet KOM Şube’ye teslim edildiğinde ayakta durmakta ve yürümekte bile zorlanıyordu. Avukat görüşmesine bile duvara tutunarak geldi. Görüşmede polisler de kendilerine refakat ettiği halde, “Psikolojim çok bozuk” dedi ve tedavi görmek istediğini söyledi. Görüşme çok kısa sürdü. Daha fazla detay veremedi.
3 çocuk annesi Fatma Asan, eşinin kayıp olduğunu duyurabilmek ve yardım isteyebilmek için Twitter hesabı açmış ve ilk olarak 8 Nisan’da “Sesimi duyuracak hiçbir yerim olmadığı için buradan herkese seslenmek istiyorum.” diyerek Önder Asan’ın kaçırıldığını ilan etmişti. Başbakan Binali Yıldırım, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Ankara Valisi Ercan Topaca, milletvekilleri ve gazetecileri mentionlayarak her yere sesini duyurmaya çalışan Fatma Asan’ı hiçbir devlet yetkilisi duymadı. Sesine cevap verilmedi.
10 Nisan’da “3 Nisan’dan beri gitmediğin resmi kurum kalmadı ama sonuç alamadım. BİMER ve CİMER’e de başvurdum herhangi bir olumlu haber alamadım.” paylaşımında bulundu. Eşinin hayatından endişe ettiğini ifade eden Fatma Hanım, “Bulunması için ciddi bir çalışma yapılmıyor” serzenişinde bulunmuştu.
MECLİS’TE SORU ÖNERGESİ
Bu süreçte sadece CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu konu ile ilgilenerek Başbakan Binali Yıldırım’ın cevaplaması istemiyle Meclis’te bir soru önergesi verdi. 25 Nisan 2017 tarihli haberlere göre Tanrıkulu, Önder Asan’la aynı günlerde Ankara’da kaçırılan 7 kişinin akıbetini sordu.
Asan ortaya çıkarıldıktan ve gözaltına alındıktan birkaç gün sonra, baskı ve işkence altında imzalatılan ifadesi ve delilleri karartma şüphesi gerekçe gösterilerek tutuklanarak cezaevine gönderildi.
KAYNAKLAR:
https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-40372013
-https://www.youtube.com/watch?v=y4D-APGlDZo