KHK’lı komiser yardımcısı Mustafa Kabakçıoğlu, 29 Ağustos 2020’de Gümüşhane Cezaevindeki karantina hücresinde hayatını kaybetti. 44 yaşındaki ihraç polisin öldüğü gün çekilen olay yeri fotoğrafları, cezaevi doktoruna yazdığı son dilekçe ve 4 yıldır tuttuğu günlükleri Kabakçıoğlu’nun kötü muamele, işkenceyle öldürüldüğünün açık kanıtlarıydı. Kabakçıoğlu’nun plastik sandalye üzerinde can verdiğini gösteren fotoğraflar, yaşamak zorunda bırakıldığı kötü şartları göz önünü seriyordu. Beyaz sandalyadeki bu ölüm haftalarca Brüksel’den Berlin’e Stokolm’den Washington’a kadar dünyanın dört bir yanında tutuklu ve hasta ölümlere dikkat çekmek için beyaz sandalye eylemlerine döndü. İktidar Kabakçıoğlu’nun ölümüyle ilgili etkin bir soruşturma yürütmedi.
Kabakçıoğlu’nun cezaevindeki ölümünü ortaya koyan delilleri gazeteci Sevinç Özarslan ortaya çıkarttı. Bold Medya’da yayınlanan habere göre Mustafa Kabakçıoğlu’nu ölümü götüren süreç şöyle yaşanmıştı:
ÖZARSLAN’IN BOLDMEDYA’DAKİ HABERİ
KHK’lı polis Mustafa Kabakçıoğlu, 4 yıl tutuklu kaldığı cezaevindeki karantina hücresinde plastik sandalyenin üzerinde böyle can verdi: Başı arkaya düşmüş, tırnakları morarmış, elleri bacaklarının üzerinde oturur vaziyette…
KHK’lı komiser yardımcısı Mustafa Kabakçıoğlu, 29 Ağustos 2020’de Gümüşhane Cezaevindeki karantina hücresinde hayatını kaybetti. 44 yaşındaki ihraç polisin öldüğü gün çekilen olay yeri fotoğrafları, cezaevi doktoruna yazdığı son dilekçe ve 4 yıldır tuttuğu günlüklere Bold Medya ulaştı. Kabakçıoğlu’nun plastik sandalye üzerinde can verdiğini gösteren fotoğraflar, yaşamak zorunda bırakıldığı kötü şartları da gözler önüne seriyor.
GARDİYANLAR BULDU
Gardiyanlar, 29 Ağustos 2020 sabahı 05.45’te hücrenin bahçe kapısını açtıklarında KHK’lı komiser Mustafa Kabakçıoğlu’nu sandalyede tek başına oturur vaziyette ve başı arkaya düşmüş şekilde bulduklarını söyledi. Fotoğraflarda Kabakçıoğlu’nun başı arkaya düşmüş, tırnakları morarmış, elleri dizlerine paralel bir şekilde oturur vaziyette görülüyor. Siyah tişörtünün üzeri ise tozlu. Kurum doktorunun aktardığına göre Kabakçıoğlu’nun 02.00-03.00 arasında öldüğü tahmin ediliyor. Gece ne yaşadığı bilinmiyor. Acil butonuna basıp basmadığı bir muamma. Sandalyede ölüp ölmediği ailesi tarafından şüphe ile karşılanıyor.
Olay yerine ait çekilen fotoğraflarda Kabakçıoğlu’nun yaşamak zorunda bırakıldığı kötü ortam da görülüyor. Merdiven altında bir yer yatağında yatmak zorunda kalan Kabakçıoğlu’nun kaldığı hücrenin duvarlarının boyaları dökülmüş, mutfak kısmı ise oldukça bakımsız durumda. Kabakçıoğlu’nun yatağının hemen kenarında tüm hücrenin kullandığı alaturka tuvalet var.
KARANTİNA HÜCRESİNDE 9 GÜN TEK BAŞINA
Astım ve şeker hastası olan Kabakçıoğlu, 2017’de cezaevindeyken şeker hastası da oldu. Hücrede iki kez düşüp şuurunu kaybetti. Birçok kez dilekçe yazıp hastaneye gitmeyi talep etti. Bu süreçlerde hep hak ihlalleriyle karşılaştı. (Yarın yayınlayacağımız günlüklerinde bu hak ihlallerine yer vereceğiz.)
20 Ağustos 2020 Perşembe günü ise öksürüğü arttığı için korona şüphesiyle karantina hücresine kapatıldı. O gün aynı zamanda eşiyle son konuşmasını yapmıştı. Genç komiser yardımcısı 9 gün boyunca tek başına D-2 hücresinde yaşadı. O hücresinde sabaha kadar öksürdüğü ve hayatını öyle kaybettiği iddia edilmişti. Öldüğü gün Trabzon Adli Tıp Kurumunda yapılan test sonucu negatif çıktı. Korona şüphesiyle kapatıldığı hücresinden cenazesi çıktı ancak koronavirüs kapmadığı kayıtlara geçti.
KHK’lı polis Mustafa Kabakçıoğlu, 4 yıl tutuklu kaldığı cezaevindeki karantina hücresinde plastik sandalyenin üzerinde böyle can verdi: Başı arkaya düşmüş, tırnakları morarmış, elleri bacaklarının üzerinde oturur vaziyette…
KHK’lı komiser yardımcısı Mustafa Kabakçıoğlu, 29 Ağustos 2020’de Gümüşhane Cezaevindeki karantina hücresinde hayatını kaybetti. 44 yaşındaki ihraç polisin öldüğü gün çekilen olay yeri fotoğrafları, cezaevi doktoruna yazdığı son dilekçe ve 4 yıldır tuttuğu günlüklere Bold Medya ulaştı. Kabakçıoğlu’nun plastik sandalye üzerinde can verdiğini gösteren fotoğraflar, yaşamak zorunda bırakıldığı kötü şartları da gözler önüne seriyor.
Gardiyanlar KHK’lı Kabakçıoğlu’nu sabah bu şekilde bulduklarını belirttiler ve dosyaya olay yeri fotoğrafı olarak bu kareler girdi.
GARDİYANLAR BULDU
Gardiyanlar, 29 Ağustos 2020 sabahı 05.45’te hücrenin bahçe kapısını açtıklarında KHK’lı komiser Mustafa Kabakçıoğlu’nu sandalyede tek başına oturur vaziyette ve başı arkaya düşmüş şekilde bulduklarını söyledi. Fotoğraflarda Kabakçıoğlu’nun başı arkaya düşmüş, tırnakları morarmış, elleri dizlerine paralel bir şekilde oturur vaziyette görülüyor. Siyah tişörtünün üzeri ise tozlu. Kurum doktorunun aktardığına göre Kabakçıoğlu’nun 02.00-03.00 arasında öldüğü tahmin ediliyor. Gece ne yaşadığı bilinmiyor. Acil butonuna basıp basmadığı bir muamma. Sandalyede ölüp ölmediği ailesi tarafından şüphe ile karşılanıyor.
Olay yerine ait çekilen fotoğraflarda Kabakçıoğlu’nun yaşamak zorunda bırakıldığı kötü ortam da görülüyor. Merdiven altında bir yer yatağında yatmak zorunda kalan Kabakçıoğlu’nun kaldığı hücrenin duvarlarının boyaları dökülmüş, mutfak kısmı ise oldukça bakımsız durumda. Kabakçıoğlu’nun yatağının hemen kenarında tüm hücrenin kullandığı alaturka tuvalet var.
KARANTİNA HÜCRESİNDE 9 GÜN TEK BAŞINA
Astım ve şeker hastası olan Kabakçıoğlu, 2017’de cezaevindeyken şeker hastası da oldu. Hücrede iki kez düşüp şuurunu kaybetti. Birçok kez dilekçe yazıp hastaneye gitmeyi talep etti. Bu süreçlerde hep hak ihlalleriyle karşılaştı. (Yarın yayınlayacağımız günlüklerinde bu hak ihlallerine yer vereceğiz.)
20 Ağustos 2020 Perşembe günü ise öksürüğü arttığı için korona şüphesiyle karantina hücresine kapatıldı. O gün aynı zamanda eşiyle son konuşmasını yapmıştı. Genç komiser yardımcısı 9 gün boyunca tek başına D-2 hücresinde yaşadı. O hücresinde sabaha kadar öksürdüğü ve hayatını öyle kaybettiği iddia edilmişti. Öldüğü gün Trabzon Adli Tıp Kurumunda yapılan test sonucu negatif çıktı. Korona şüphesiyle kapatıldığı hücresinden cenazesi çıktı ancak koronavirüs kapmadığı kayıtlara geçti.
SON DİLEKÇESİNİ ÖLMEDEN 2 GÜN ÖNCE YAZDI
Mustafa Kabakçıoğlu son dilekçesini ölmeden 2 gün önce, 27 Ağustos 2020’de yazdı. Ağzı ve ayağı uyuştuğu için kalem tutamayan ve sağlık durumunu güçlükle kayda geçirdiğini ifade eden Kabakçıoğlu, verilen ilaçların yan etki yaptığını söylüyor. Ağzında ve bacağında aşırı şişme olduğunu ifade ediyor ve adeta öleceğini haber veriyor:
“HİÇBİR İŞLEMİMİ YAPAMIYORUM”
“Vermiş olduğunuz ilaçları düzenli olarak kullanmaktayım. Ancak ilaçların yan etki yaptığını düşünüyorum. Özellikle sol ağzım, sol bacağımda aşırı ŞİŞME oldu. Yürüyüş ve konuşma sıkıntısı yaşıyorum. Bu dilekçeyi yazarken kolumda uyuşukluk yaşıyorum. Bel altı hareket özgürlüğümü sağlayamıyorum. Hiçbir işlemimi yapamıyorum. Saygılarımla arz ederim.”
Dilekçede kurum doktorunun da notu görülüyor. Dr. S.Y. notunda hastayı sevk ettiğini söylüyor ve muhakkak hastaneye götürülmesini öneriyor: “Dahiliye sevkini yaptım. İleri tetkiklerle değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Sevke gitmesini muhakkak öneriyorum. Ayrıca dün sevk ve reçete yazdım. İlaçları da kullan.”
Ancak doktorun bu notu, Kabakçıoğlu’nun ölümünden önce mi yok sonra mı düştüğü belli değil.
ÖNEMLİ BİR TARİH: 27 AĞUSTOS 2020
27 Ağustos 2020 tarihi Kabakçıoğlu’nun vefatında dikkat çeken bir tarih. Yukarıda gördüğünüz son dilekçesini o gün yazıyor. Aynı gün kurum doktoru, sağlık memuru, iki infaz koruma memuru, Mustafa Kabakçıoğlu’nun hastaneye gitmek istemediğine dair tutanak tutup imzalıyor. Defalarca dilekçe yazıp ölümünü haber veren bir insan neden hastaneye gitmek istemediği bir soru işareti. Hastaneye gitmek istemediğine dair kendisi tarafından imzalanmış herhangi bir belge de ortada yok. O gün ayrıca ailesiyle haftalık telefon görüşmesi yapması gerekiyor, ancak ailesini de aramıyor. Eşi 28 Ağustos cuma günü Gümüşhane Cezaevini arıyor. “Dün eşimin telefon günüydü. Bizi aramadı” diye ama telefondaki memur ‘bilgi veremiyoruz’ diyor. Ertesi sabah da ölüm haberi için arıyorlar.
AKŞAM YEMEĞİ ÇÖP KUTUSUNUN ÜZERİNDE DURUYOR
Hücrede tek başına tutulan Kabakçıoğlu, son akşam yemeğinin hiçbirini yememiş. Mercimek çorbası, patlıcan kızartması ve yoğurttan oluşan yemekler bir çöp kutusunun üzerinde duruyor. Diğer kutunun kapağında bir yumurta görülüyor. Yatağı ise iki katlı olan hücrenin merdiven altında. Üzerinde mavi renkli bir örtü ve sarı battaniye var. Mutfak tezgahı çeşitli kutular ve tencerelerle dolu. Etrafta ise dağınık halde tuvalet kağıtları ve su şişeleri bulunuyor.
Fotoğraflarda hücrenin yatakhane olarak kullanılan üst katının da boş olduğu anlaşılıyor. Kabakçıoğlu burayı Kuran-ı Kerim okumak için kullanmış. Şeftali yediği meyve tabağı da yine üst kattaki ranzaların üzerinde duruyor.
TOPSİ YAPILDI, ÖLÜM NEDENİ İKİ AY SONRA AÇIKLANACAK
Mustafa Kabakçıoğlu’nun otopsisi yapıldı, ölüm nedenine dair resmi raporun ise iki ay sonra çıkması bekleniyor. Gümüşhane Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunan Kabakçıoğlu ailesi, iki çocuk sahibi genç komiserin ölümünden kimler sorumlu ise bulunmasını ve cezalandırılmasını istiyor. 15 Eylül’de cezaevi savcısıyla görüşen aileye bir gün sonra basın açıklaması yapılacağı söylendi, ancak bugüne kadar kimseden ses çıkmadı.
Kabakçıoğlu’nun ölümüyle ilgili cevapsız birçok soru var. 05.45 sayım saati olmamasına rağmen neden görevlilerin hepsi koğuşa geldi. Koridorun kamera kayıtları neden aileye verilmedi? Hastane, 122 ve tedavi ile belgeler istenmesine rağmen neden gönderilmedi?
MESLEK HAYATI ÖDÜLLERLE DOLU
Cemaat soruşturmaları kapsamında 26 Temmuz 2016’da tutuklanıp Gümüşhane E Tipi Kapalı Cezaevine gönderilen Mustafa Kabakçıoğlu, 1 Eylül 2016’da çıkarılan ilk KHK ile mesleğinden ihraç edildi. Kabakçıoğlu ilk görev yeri İstanbul’da da son görev yerlerinden Artvin İstihbarat Şube’de de takdirnameler, plaketler aldı. Meslek hayatı başarılarla dolu olmasına rağmen 2014’te Artvin’den Giresun Şebinkarahisar’a sürgün edildi. Hem bölümünden alındı hem de rütbesi söküldü. Ancak 2015 yılında açtığı davayla komiser yardımcılığı rütbesini geri aldı.
BAĞIŞTA BULUNMASI SUÇ SAYILDI
Kimse Yok mu Derneğine bağışta bulunduğu için, evinde dini sohbetler yapıldığını söyleyen yakın arkadaşının ifadeleri ve içeriği bulunmayan, kendisinin kullandığına dair bir delili de olmayan Bylock programı nedeniyle 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Dosyası Yargıtay tarafından onaylanan Kabakçıoğlu, Mart 2021’de tahliye olacaktı.
Cezaevinde 4 yıl boyunca sağlık sorunlarıyla mücadele ederken bir yandan da eğitimine yatırım yaptı. Açıköğretim Fakültesi İşletme bölümünü yüksek puanla tamamladı. Hedefinde komiser olmak vardı. Ancak komiserlik sınavlarına bir türlü giremedi. Hapiste bir de bu sınavlara girebilmek için mücadele etti, açtığı davaların bir türlü sonu gelmedi. Hep ertelendi.
Kabakçıoğlu’nun ölümünün ardındaki sır perdesi kendi günlükleriyle daha da aydınlandı. Önce gazeteci Sevinç Özarslan, sonra kardeşi günlükleri kamuyona taşıdı. Cezaevlerindeki kötü muamele ve insanlık dışı işkencelerin kanıtıydı her bir satır. Kardeşi Harun Kabakçıoğlu da, ağabeyinin günlüklerinden yola çıkarak yaşananları 6 ay sonra kaleme aldı.
‘HİÇ OLMAZSA BİR TEKERLEKLİ SANDALYE…’
Bold Medya’da 15 Ekim 2020’de yayınlanan habere göre Kabakçıoğlu şunları yaşamıştı:
Astım ve yüksek tansiyon hastası olan komiser yardımcısı, 4 Mart 2017’de cezaevindeyken şeker hastası olduğunu öğreniyor. Hastalığı teşhis edilemeden önce iki kez koğuşta düşüp bayılıyor, kafasını beton zemine vurduğu için şuurunu kaybediyor. 112 çağrılıyor ve hastaneye götürelim mi götürmeyelim mi tartışmasına şahit oluyor. Gümüşhane Devlet Hastanesine götürüldüğünde arabadan inemiyor, askerlere başının döndüğünü ve kendilerini göremediğini söylüyor. Tekerlekli sandalye verilmesini istiyor. Hatta sandalyeye kelepçelenmesini istemek zorunda kalıyor. Ancak bu durumda olmasına rağmen acil servise sedyeyle ya da tekerlekli sandalyeyle değil yürütülerek sokuluyor.
Mustafa Kabakçıoğlu, 28 Şubat 2017’de saat 10.30 ile 14.00 arasında yaşadıklarını kayda geçirdiği sayfada, yaşadığı ikinci düşme, şuuru kaybı ve kusma olayının kendisini çok rahatsız ettiğini yazıyor. Şuuru yarı kapalı şekilde şahit olduklarını şöyle kayda geçiriyor:
“Görevli gardiyanlar beni tekrar alıp cezaevi giriş/çıkış kapısına getirdiler. Burada görevli 112 ekipleri ve görevli jandarmalar arasında tartışma yaşadıkları görevliler birbirine sürekli görevli oldukları konuları hatırlatıyorlar. Ben ise orada şuurum yarı açık yarı kapalı onları bekliyordum. 112 görevlileri, bu hastanın hastaneye gitmesi gerektiğini söylüyor. Görevli gardiyanlar ise bizim başka işlerimiz var deyip duruyorlardı.”
“BENİ TEKERLEKLİ SANDALYEYE KELEPÇELESENİZ OLMAZ MI?”
Mustafa Kabakçıoğlu Gümüşhane Devlet Hastanesine götürüldüğünde arabada yaşadıklarını ve kapıdan inerken maruz kaldığı kötü muameleyi şöyle anlatıyor. Tekerlekli sandalyeye kelepçelenmesini rica etmek zorunda kalıyor:
“Gümüşhane Devlet Hastanesi’ne geldiğimde görevli askerler ‘haydi in, geldik şeklinde hitap ettiler’. Bu sırada benim şuurum tam olarak yerinde değildi. Ben de kendilerine çok rahatsız olduğumu ‘başım sürekli dönüyor, sizi tam olarak göremiyorum’ şeklinde söyledim. Görevli asker, ‘ben ne yapabilirim, ben senin güvenliğin için buradayım, seni ben mi taşıyacağım’ şeklinde söylemler söyleyip durdu. Ben de ‘Hiç olmazsa bir tekerlekli sandalye getirin, beni ona kelepçeleseniz olmaz mı’ dedim.
Görevli asker, bunlar benim görevim değil, içeriden gelsin bir görevli seni götürsün şeklinde azarlayıcı bir hitapla beni yine geri araca bindirdiler. Sonra bir hastane görevlisi geldi.”
“NE YAPIYORSUN DEDİĞİMDE ASKERİN RENGİ ATTI”
44 yaşındaki komiserin hastanede yaşadığı bir olay ise daha korkunç. Görevli asker, bir an önce bitsin de eve gidelim diye serumun akış hızını hızlandırmaya çalışıyor. O sırada bunu fark eden Kabakçıoğlu’na ise asker durumu kurtaran açıklamalar yapmaya çalışıyor.
ÖLÜMÜNDEN SORUMLU OLANLARI 2017’DE UYARIYOR
Kabakçıoğlu, günlüğünde cezaevinde 700-800 tutuklu olduğunu duyduğunu ve böyle kalabalık bir cezaevinde acil durumlar için neden bir sağlık ekibi istihdam edilmediğine dikkat çekiyor ve Anayasa’da güvence altına alınan yaşama hakkının nasıl ihlal edildiğini gözler önüne seriyor. Kabakçıoğlu, “Acaba ben ve benim gibi ciddi bir sağlık sıkıntısı yaşandıysa bunun sorumluluğu kim veya kimler olacaktır.” diyerek ölümünden sorumlu olanları 2017 yılında uyarıyor ve hastaneye giriş çıkış görüntülerine bakılmasını istiyor.
Mustafa Kabakçıoğlu aşağıdaki sayfada koğuşta düşüp bayıldığı 28 Şubat 2017 gününü anlatıyor. Güne normal bir şekilde başlıyor. Avluya çıkıyor. Daha sonra ise koğuşa dönüyor. Kaloriferde ısınırken fenalaşıp düşüyor.
“SAĞLIK KONTROLLERİMİ YAPTIRAMIYORUM”
Cezaevlerinin en önemli sorunlarından biri de kalabalık koğuşlar ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği. 19 Temmuz 2016’da gözaltına alınıp 26 Temmuz’da hapse gönderilen Kabakçıoğlu’nun cezaevine girdikten 7 ay sonra sağlık sorunları başlıyor. Ruhsal ve bedensel sağlığının iyi olmadığını yazıyor ve 3 Mart 2017’de günlüğüne sağlık hizmetlerine ulaşamadığını, kimseye derdini anlatamadığını, psikolojisinin bozulduğu notunu düşüyor:
“Allah (cc), kimseyi bu şekilde aciz ve sıkıntılı bırakmasın, bir hiç uğruna, suçsuz ve günahsız olarak yaklaşık 7 aydır cezaevinde tutuklu bulunuyorum. Tutuklu bulunmam sebebiyle sağlık kontrollerimi yaptıramıyor ve sağlıklı yaşayamıyorum. Çünkü 8 kişilik koğuşta şu an 13 kişi yaşıyoruz. Nefes alamıyor, rahat hareket edemiyoruz. Bize bunları layık görenleri Allah’a (cc) sevk ediyorum. Gerçekten burası bir okul hatta üniversite hatta yüksek lisans yeri. Çünkü burada kimseye derdini anlatamıyorsun. Üzerine kapanan demir kapılar, üzerine geliyormuş gibi yüksek duvarlar, senin her gün psikolojini bozuyor. Allah (cc) kimseyi buraya düşürmesin.”
“HAKKIMI HELAL ETMİYORUM VE ETMEYECEĞİM”
Mustafa Kabakçıoğlu, 90 kilo ile girdiği cezaevinde 50 kiloya kadar düşüyor. Özellikle şeker hastası olduktan sonra hızla kilo kaybediyor. Neşesi de kalmıyor. Artık vücuduna hakim olamadığından bahsediyor. 4 Mart 2017’de günlüğüne kırgınlıklarını yazıyor. 28 Şubat 2017’de yaşadıklarının ortaya çıkması temennisinde bulunuyor. “Bana kötülük yapanların Allah’ın (cc) mahkemesinde hesabını göreceğim. Çünkü kişi hakkımı helal etmiyorum ve etmeyeceğim.” diyor.
Cezaevinde beyaz plastik sandalye üzerinde hayatını kaybeden KHK’lı Mustafa Kabakçıoğlu, yaşadığı her şeyi 3 yıl boyunca günlüğüne yazdı. Satırlarında ölümünden sorumlu tuttukları da var.
SEVİNÇ ÖZARSLAN – BOLD ÖZEL
Gümüşhane E Tipi Cezaevinde 29 Ağustos 2020’de tek başına tutulduğu hücrede plastik beyaz sandalye üzerinde ölü olarak bulunan KHK’lı komiser yardımcısı Mustafa Kabakçıoğlu’nun yaşadığı hak ihlallerini ve sorumlu tuttuğu kişileri not ettiği bir günlük tuttuğu ortaya çıktı. Günlükte Kabakçıoğlu’nun tedaviye ulaşma çabaları ve ölüme giden sürecin detayları yer alıyor.
KHK’lı komiser yardımcısı Mustafa Kabakçıoğlu’nun ölüm anına ait fotoğrafları ve son dilekçesinin yeraldığı boldmedya.com’daki dünkü haberimizin ardından bugün ise Kabakçıoğlu’nun cezaevinde tuttuğu günlüğün özellikle yaşadığı hak ihlallerini anlattığı kısımlarını yayınlıyoruz.
Astım ve yüksek tansiyon hastası olan komiser yardımcısı, 4 Mart 2017’de cezaevindeyken şeker hastası olduğunu öğreniyor. Hastalığı teşhis edilemeden önce iki kez koğuşta düşüp bayılıyor, kafasını beton zemine vurduğu için şuurunu kaybediyor. 112 çağrılıyor ve hastaneye götürelim mi götürmeyelim mi tartışmasına şahit oluyor. Gümüşhane Devlet Hastanesine götürüldüğünde arabadan inemiyor, askerlere başının döndüğünü ve kendilerini göremediğini söylüyor. Tekerlekli sandalye verilmesini istiyor. Hatta sandalyeye kelepçelenmesini istemek zorunda kalıyor. Ancak bu durumda olmasına rağmen acil servise sedyeyle ya da tekerlekli sandalyeyle değil yürütülerek sokuluyor.
Mustafa Kabakçıoğlu, 28 Şubat 2017’de saat 10.30 ile 14.00 arasında yaşadıklarını kayda geçirdiği sayfada, yaşadığı ikinci düşme, şuuru kaybı ve kusma olayının kendisini çok rahatsız ettiğini yazıyor. Şuuru yarı kapalı şekilde şahit olduklarını şöyle kayda geçiriyor:
“Görevli gardiyanlar beni tekrar alıp cezaevi giriş/çıkış kapısına getirdiler. Burada görevli 112 ekipleri ve görevli jandarmalar arasında tartışma yaşadıkları görevliler birbirine sürekli görevli oldukları konuları hatırlatıyorlar. Ben ise orada şuurum yarı açık yarı kapalı onları bekliyordum. 112 görevlileri, bu hastanın hastaneye gitmesi gerektiğini söylüyor. Görevli gardiyanlar ise bizim başka işlerimiz var deyip duruyorlardı.”
“BENİ TEKERLEKLİ SANDALYEYE KELEPÇELESENİZ OLMAZ MI?”
Mustafa Kabakçıoğlu Gümüşhane Devlet Hastanesine götürüldüğünde arabada yaşadıklarını ve kapıdan inerken maruz kaldığı kötü muameleyi şöyle anlatıyor. Tekerlekli sandalyeye kelepçelenmesini rica etmek zorunda kalıyor:
“Gümüşhane Devlet Hastanesi’ne geldiğimde görevli askerler ‘haydi in, geldik şeklinde hitap ettiler’. Bu sırada benim şuurum tam olarak yerinde değildi. Ben de kendilerine çok rahatsız olduğumu ‘başım sürekli dönüyor, sizi tam olarak göremiyorum’ şeklinde söyledim. Görevli asker, ‘ben ne yapabilirim, ben senin güvenliğin için buradayım, seni ben mi taşıyacağım’ şeklinde söylemler söyleyip durdu. Ben de ‘Hiç olmazsa bir tekerlekli sandalye getirin, beni ona kelepçeleseniz olmaz mı’ dedim.
Görevli asker, bunlar benim görevim değil, içeriden gelsin bir görevli seni götürsün şeklinde azarlayıcı bir hitapla beni yine geri araca bindirdiler. Sonra bir hastane görevlisi geldi.”
“NE YAPIYORSUN DEDİĞİMDE ASKERİN RENGİ ATTI”
44 yaşındaki komiserin hastanede yaşadığı bir olay ise daha korkunç. Görevli asker, bir an önce bitsin de eve gidelim diye serumun akış hızını hızlandırmaya çalışıyor. O sırada bunu fark eden Kabakçıoğlu’na ise asker durumu kurtaran açıklamalar yapmaya çalışıyor.
ÖLÜMÜNDEN SORUMLU OLANLARI 2017’DE UYARIYOR
Kabakçıoğlu, günlüğünde cezaevinde 700-800 tutuklu olduğunu duyduğunu ve böyle kalabalık bir cezaevinde acil durumlar için neden bir sağlık ekibi istihdam edilmediğine dikkat çekiyor ve Anayasa’da güvence altına alınan yaşama hakkının nasıl ihlal edildiğini gözler önüne seriyor. Kabakçıoğlu, “Acaba ben ve benim gibi ciddi bir sağlık sıkıntısı yaşandıysa bunun sorumluluğu kim veya kimler olacaktır.” diyerek ölümünden sorumlu olanları 2017 yılında uyarıyor ve hastaneye giriş çıkış görüntülerine bakılmasını istiyor.
Mustafa Kabakçıoğlu aşağıdaki sayfada koğuşta düşüp bayıldığı 28 Şubat 2017 gününü anlatıyor. Güne normal bir şekilde başlıyor. Avluya çıkıyor. Daha sonra ise koğuşa dönüyor. Kaloriferde ısınırken fenalaşıp düşüyor.
“SAĞLIK KONTROLLERİMİ YAPTIRAMIYORUM”
Cezaevlerinin en önemli sorunlarından biri de kalabalık koğuşlar ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği. 19 Temmuz 2016’da gözaltına alınıp 26 Temmuz’da hapse gönderilen Kabakçıoğlu’nun cezaevine girdikten 7 ay sonra sağlık sorunları başlıyor. Ruhsal ve bedensel sağlığının iyi olmadığını yazıyor ve 3 Mart 2017’de günlüğüne sağlık hizmetlerine ulaşamadığını, kimseye derdini anlatamadığını, psikolojisinin bozulduğu notunu düşüyor:
“Allah (cc), kimseyi bu şekilde aciz ve sıkıntılı bırakmasın, bir hiç uğruna, suçsuz ve günahsız olarak yaklaşık 7 aydır cezaevinde tutuklu bulunuyorum. Tutuklu bulunmam sebebiyle sağlık kontrollerimi yaptıramıyor ve sağlıklı yaşayamıyorum. Çünkü 8 kişilik koğuşta şu an 13 kişi yaşıyoruz. Nefes alamıyor, rahat hareket edemiyoruz. Bize bunları layık görenleri Allah’a (cc) sevk ediyorum. Gerçekten burası bir okul hatta üniversite hatta yüksek lisans yeri. Çünkü burada kimseye derdini anlatamıyorsun. Üzerine kapanan demir kapılar, üzerine geliyormuş gibi yüksek duvarlar, senin her gün psikolojini bozuyor. Allah (cc) kimseyi buraya düşürmesin.”
“HAKKIMI HELAL ETMİYORUM VE ETMEYECEĞİM”
Mustafa Kabakçıoğlu, 90 kilo ile girdiği cezaevinde 50 kiloya kadar düşüyor. Özellikle şeker hastası olduktan sonra hızla kilo kaybediyor. Neşesi de kalmıyor. Artık vücuduna hakim olamadığından bahsediyor. 4 Mart 2017’de günlüğüne kırgınlıklarını yazıyor. 28 Şubat 2017’de yaşadıklarının ortaya çıkması temennisinde bulunuyor. “Bana kötülük yapanların Allah’ın (cc) mahkemesinde hesabını göreceğim. Çünkü kişi hakkımı helal etmiyorum ve etmeyeceğim.” diyor.
BANYO SAATİNDE YAPILAN KOĞUŞ ARAMASINDA YAŞADIKLARI ZULÜM
Koğuş aramalarının banyo saatine denk gelmesi cezaevlerindeki en önemli sorunlardan. Kısıtlı zamanda banyo ihtiyacını gidermek için sırada bekleyen tutuklu ve mahpuslar koğuş araması olunca banyo hakkından mahrum kalıyor. Mustafa Kabakçıoğlu, günlüğünde böyle bir günü ayrıntılarıyla anlatıyor ve “Zulüm zulüm zulüm… Zalimin zulmü varsa garibanın Allah’ı vardır” ifadelerini kullanıyor.
“BU ADALET SİZE DE LAZIM OLACAKTIR”
Mustafa Kabakçıoğlu, ilk duruşmaya çıkmadan önce ailesi tarafından kendisine gönderilen savunma evrakları haftalarca bekletiliyor ve verilmiyor. Bu olayı da günlüğüne bir not olarak düşüyor: “Kendimi savunacak evrak yok, kendimi nasıl savunacağım, adalet adalet… Bu adalet elbet bir gün size de lazım olur?”
KARDEŞİ HARUN KABAKÇIOĞLU’NUN KALEMİNDEN
Yaşasaydı eğer 29 Şubat’ta 45 yaşına girecek ve mart ayında tahliye olduktan sonra kardeşi Harun Kabakçıoğlu ile birlikte kurdukları hayalleri gerçekleştireceklerdi. Ama olmadı. Harun Kabakçıoğlu abisinin ardından duygularını Bold Medya için kaleme aldı:“Ailemizin ilk kamu görevlisi, komiser yardımcısı, üç kız çocuğunun ardından erkek olarak doğan, ortalama Karadenizli ailenin gurur duyabileceği, bizim aile etrafına da mucize yaşatan Mustafa’nın doğum günü 29 Şubat idi. Yaşasaydı buruk da olsa 45. yaşını kutlayacaktık. Gümüşhane E Tipi Cezaevinde ağır hasta olmasına rağmen başta iktidarın asılsız iftiraları, cezaevi amirleri ve infaz memurlarının ihmalleriyle tek başına ölüme terk edileli tam 6 ay oldu. Bu kibarca açıklamaydı, aslında Mustafa öldürüleli altı ay oldu.
“YALANINIZA EN BAŞINDAN BERİ İNANMADIM”
Evet, giden gelmiyor. Bendeki ve ailemizdeki o hüzün hiç gitmedi, gitmeyecek de. Jandarma olay yerinin çektiği, basında da yer alan fotoğraflar olmasa sorumlu savcının “Bahçeli, nezih, turistik otel gibi odada, ona çok iyi baktık, çocuklarımın üzerine yemin ederim” diye ergence kendini savunması (savcı niye böyle yemin ederse) yalanına herkes inanacaktı ama ben inanmamıştım. Çocuk yoktu karşısında nihayetinde.
Kıbrıs Harekâtında Rum esirlere bile melek gibi davranıldığını anlatılan kamu güvenlik görevlilerimiz nedense abim Mustafa’ya hiç de öyle davranmamışlardı. Acil olarak kaldırıldığı hastaneye tekerlekli sandalye ile gitmek istediğinde, nemrutça cevap almış, terslenmiş, bilincini kaybettiğinde götürüldüğü Gümüşhane Devlet Hastanesine o halde kelepçeyle yürütülmüştü. Bilincini kaybedip merdivenlerden düştüğü zaman etrafındaki görevliler “Götürmeyelim hastaneye, yine iş çıktı, of lanet olsun” diye homurdanmışlardı. Bütün bunları kendi tuttuğu günlüklerden okuyoruz. Ne acı!
İFTAR SAATİNDE BİLE RAHAT BIRAKMADILAR
Ramazan ayında iftar saati orucunu açtığı vakitte gelen cezaevi infaz memuru tarafından oturduğu beyaz plastik sandalye -ki o sandalyede son nefesini verdi- alınmış ve iftarını ayakta açabilmişti. Bu nasıl Müslümanlıktır, nasıl açıklayabileceksiniz bu kininizi?
Bize ısrarla söylenen Mustafa’nın tedaviyi istemediğine dair amatörce, uyduruk bir bahane. Ölmeden iki gün önce cezaevi doktoruna yazdığı ve sosyal medyadan da kamuoyunun gördüğü ve saygıda kusur etmediği dilekçede “Vermiş olduğunuz ilaçları düzenli olarak kullanmaktayım. Ancak ilaçların yan etki yaptığını düşünüyorum. Özellikle sol ağzım, sol bacağımda aşırı ŞİŞME oldu. Yürüyüş, konuşma sıkıntısı yaşıyorum. Bu dilekçeyi yazarken kolumda uyuşukluk yaşıyorum. Bel altı hareket özgürlüğümü sağlayamıyorum. Hiçbir işlemimi yapamıyorum. Saygılarımla arz ederim.” demişti.
Mustafa Kabakçıoğlu’nun 27 Ağustos 2020 tarihli son dilekçesi.
“FAZLASIYLA KÜÇÜMSEDİNİZ”
90’lı yıllarda ölüm orucuna yatan devrimcilere ölüm orucunu yapmasına izin vermeyen yüce görevlilerimiz nedense Mustafa’nın “Hastaneye gitmek istemiyorum” (orası da ayrı dava olabilecek iddialarıyla) sözünü dikkate alarak tıbbi müdahale etme gereği duymuyor. Mahpusun isteğini normalde ciddiye almayan Gümüşhane E Tipi Cezaevi yönetimi nedense Mustafa’nın bu sözünü hemen dikkate alıyor!
Ama unuttukları bir şey var. Zamanında Hizbullah’tan IŞİD’e kadar katıldığı operasyonlarda başarılar kazanmış, bakanlık tarafından takdirname ile ödüllendirilmiş yılların istihbaratçısı, komiser yardımcısı Mustafa Kabakçıoğlu’nu fazlasıyla küçümsüyorlar. Rahat da davranıyorlar. Ne olacak Allah’ın fetöcüsü, vatan haini ya Mustafa! Devlet için yaptık deriz en kötü, nasılsa işe yarıyor bu savunma her daim.
Kendilerini bir gece yarısı paldır küldür Takvim gazetesine verilen ve hiç de inandırıcı olmayan bir fotokopi kâğıdıyla aklamaya çalıştılar. Ancak yandaşlarınızı ikna edebilirsiniz bu kağıtla. Takvim gazetesine bu şaibeli fotokopi kâğıdını kim vermiştir.? Takvim gazetesi savcılığın haber masası mıdır? Benim avukatım aracılığı ile aylarca görmek istediğim ve aylarca beklediğim resmi evrak Takvim’e nasıl verilmiştir? Davanın müdahili olarak belgeyi görmek hakkımız bizim değil miydi?
CEZAEVİ MÜDÜRÜ NEDEN DEĞİŞTİRİLDİ?
Mustafa içerde yapılan sistematik işkenceyi, yaşadığı zulmü tuttuğu günlüklere satır satır yazarak arşivledi. Olay sonrası Gümüşhane E Tipi Cezaevinden başka yere gönderilen müdür Heybetullah Gözcü neden susmaktadır? Yoksa o da yukarlardan talimat mı almıştır? Benim savcılıktan istediğim belgeler nedense iktidarın yalan makinesi olan gazetede gece yarısı haber olarak geçiliyor.
2000 yılında sözde adına hayata dönüş denen ama aslında hiç de öyle olmayan, siyasi mahpusları hayattan koparan o operasyonda hayatını kaybedenler için mahkemenin kararını okudum. Dava sonucunda özetle, “ insanların en değerli varlıkları olan çocuklarının doğal olmayan nedenlerle ölümünden duydukları üzüntü ve acının hiçbir suretle giderilmesi mümkün bulunmamaktadır “denilmiş 2003 yılında. Ve kamu güvenlik personelinin yaptıklarının yasalara göre suç olduğunu eklemiş.
“MÜFETTİŞ RAPORLARI BİZİMLE PAYLAŞILMADI”
Aradan 17 yıl geçmiş ve 2020 yılında aynı suç tekrarlanmış ama nedense aynı adil hukuki süreci bizler göremedik. İnsanlık ayıbı olan olay yeri fotoğrafları, ekim ayında ulusal medyaya düşünce toplumun gazını almak için olsa gerek Adalet Bakanlığı “İki müfettiş görevlendirdik” diye açıklama yaptı ama nedense müfettişlerin ne yaptığı, nasıl rapor verdiği 6 ay geçmesine rağmen bizimle paylaşılmadı. Adalet Bakanı’nın yüzüne “üç kez müfettiş raporları” ne oldu diye soran TBMM İnsan Haklarını Komisyon Üyesi Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu sanırım birilerini korkuttu ki şimdi de onun üzerine yürüyüp, itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Ömer Hoca’nın ceketinin mendili olamayacak kalibrede insanlar onu yargılamaya kalkıyorlar.
Sosyal medya hesaplarında “Hayvanları soğukta ihmal etmeyelim” diyen Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, yıllarca bu ülkeye hizmet etmiş, kariyeri ödüllerle dolu olan, vatan sevgisi ortalama vatandaştan kat kat fazla olan komiser yardımcısının ölümüne, sokakta üşüyen kangal cinsi köpeğe gösterdiği kadar hassasiyet göstermemiştir. Senin inandığın dinin bunu mu emrediyor Abdülhamit Gül?
“TEK SORUMLU YETKİLİLER DEĞİL, SEN DE KABAHATLİSİN!”
Kamuoyuna açıklama yapılmadan sessizce Gümüşhane E Tipi Cezaevi müdürünün görev yeri değiştirildi. Peki, Mustafa’nın bu yaşanılan tarifi olmayan acının sorumluları sadece cezaevi ve Adalet Bakanlığı yetkilileri ve şu anki muktedir midir? Hayır elbette.
KHK ile mesleğinden ihraç edilince sevinenler “onlar da suçlu yav, ama onlar da sınav sorusu çaldı” diye iftira attığın Mustafa 2000 yılında memur oldu. Yani Ecevit iktidarken başladı mesleğine. “Devlet durup dururken birilerini tutuklamaz, vardır bir şeyler, ateş olmayan yerden duman çıkmaz” diyenler sen de kabahatlisin. Seni de inandığın tanrı affetsin, ben affetmiyorum. Sabaha doğru hiç ummadığın zamanda ters kelepçeyle çıkarsan bir gün, o zaman anlarsın bu dediğimi. Ve komşuların da sana aynı cümleyi kursun “yav bişi yapmıştır, benim evime neden gelmediler” merak etme sıra sana da gelir, rahat ol, hiç canını sıkma.
Nazilerin yaptığı soykırımdan farkı olmayan KHK ile ihraç olan memurlara “Ağaç kabuğu yesinler” diyen AKP Isparta İl Başkanı (şu an kanser tedavisi görmekteymiş) sen de çok kabahatlisin. Ağaç kabuğunu kaynat, belki iyi gelir hücrelerine.
Bir de asıl kabahatliler, en çok rahatsız olduğum, evlat olsa sevilmez cinsinden. Eğer güçlü olan değişsin ilk diyecekleri “Ya biz de çok rahatsızdık, biliyorduk, bakma sesimizi çıkaramadık Harun” diyen tipik ortalama Türk vatandaşı. Kimi zaman laik, kimi zaman Atatürkçü takılan, kimi zamanda vatan millet Sakaryacı olan orta yolcu, sen de çok kabahatlisin!
“YENİ BİR HAYAT KURMA HAYALİMİZ VARDI”
Üç kardeş bir görüş gününde. Ağustos 2019, Gümüşhane E Tipi Cezaevi.
Mustafa geri gelmeyecek, ne desem ne yazsam boş. Onunla hayal ettiğimiz, tahliye olunca dededen kalma topraklarında bağ bahçeyle uğraşıp, buğday ekip “Ben çok Müslümanım, namaz da kılıyorum” diyenleri evimize, içimize sokmayacağımız yeni bir hayat hayalimiz vardı. Gittiğim her açık görüşte bunu defalarca konuştuk. Tahliyesi mart ayında bitecekti ama gerçekleşemedi. Ölümden sonra hayat var mı, bana pek de var gibi gelmiyor uzun zamandır ama buradayken cennetimizi yaşayamadık, o hep cehennemi yaşadı bu yalan dünyanın.
Mustafa garip geldi, garip gitti. Hiçbir zaman lüks arabası olmadı, lüks sitelerde oturmadı. Lüks yaşantısı da olmadı. Zaten istemezdi de. Mustafa’nın da kaderi böyle oldu. Kimilerinin kullandığı dil ile o bir fetöcü idi. Yıllar önce haber bültenlerinde gözümüze sokulan etö aşağı, etö yukarı diye vatansever komutanları da çarklarında ezen, öldüren aynı güç yeni günah keçisi buldu adına da fetö dedi. Herkes de bu fetö sakızını güzel çiğnedi, çiğnemeye de devam etmekte. Eğer hukuk, adil yargılama gelirse bu ülkeye, kimin gerçekten kahraman, kimin vatan haini olduğu anlaşılacaktır ama artık benim için de pek bir önemi yok, ölenler geri gelmeyeceği için…”
KAYNAKLAR:
https://www.boldmedya.com/tag/beyaz-sandalyede-olum/
https://boldmedya.com/2020/10/14/karantina-hucresinden-cenazesi-cikti-plastik-sandalyede-olum/
https://boldmedya.com/2020/10/15/mustafa-kabakcioglunun-gunlugu-hic-olmazsa-bir-tekerlekli-sandalye-getirin/
https://artigercek.com/haberler/khk-li-polisin-karantina-hucresinden-cenazesi-cikti-plastik-sandalyede-olum
https://aktifhaber.com/gundem/beyaz-sandalyede-olumun-ardindan-kabakcioglunun-kardesi-yazdi-h157184.html
https://kronos34.news/tr/beyaz-sandalye-avrupa-parlamentosu-onunde-yasam-hakki-tehdit-altinda/
https://kronos34.news/tr/mustafa-kabakcioglu-kimdir-nasil-oldu/
https://kronos34.news/tr/kabakcioglunun-fotografi-meclise-gosterildi-yasadiklarim-size-dert-olsun/
https://kronos34.news/tr/kabakcioglunun-olumu-avrupa-beyaz-sandalyelerle-protesto-edildi/