Meral Kaçmaz Öğretmen, PakTürk Okulları
  • Kacirilma Tarihi 27.09.2017
  • Kacirildigi yer Pakistan
  • Gözaltı Tarihi 14.10.2017
  • Gözaltı Yeri İstanbul
  • Tutuklama Tarihi 25.10.2017
  • Tutukluluk Süresi 6 ay

ÖZGEÇMİŞ

Pakistan’daki Pak-Türk Okulları’nın Halkla İlişkiler Müdürü ve Öğretmen Mesut Kaçmaz ile ailesi 27 Eylül 2017’de gece yarısı evlerini basan kişilerce kafalarına çuval geçirilerek kaçırıldı. Yaşadıkları Pakistan’ın kuzeydoğusunda Pencap Eyaleti’nin yönetim merkezi olan Lahor’da evleri basılarak kaçırılan ve bilinmeyen bir yere götürülen eğitimci Mesut Kaçmaz, eşi ve iki kızı 17 gün Pakistan İstihbaratı’nın elinde tutulduktan sonra MİT’e verilerek 14 Ekim 2017 ‘de Türkiye’ye kaçırıldı.

Kaçmaz ailesi, Lohar Yüksek Mahkemesi’nin verdiği “sığınma” kararına ve BM korumasında olmalarına rağmen gözleri bağlı bir şekilde İslamabad’dan Türkiye’ye işaretsiz bir uçakla gönderildi.

MİT tarafından İstanbul’a getirilen Kaçmaz, hakaret, işkence ve tehditle geçen gözaltı sürecinin sonunda tutuklanarak cezaevine gönderildi. Eğitimci Mesut Kaçmaz, yaklaşık 10 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye oldu. Haklarında 6 yıl 3 ay ceza istenen Kaçmaz ve eşi Meral Kaçmaz’ın hukuk mücadelesi devam ediyor.

17 GÜN BİLMEDİKLERİ BİR YERDE ALIKONULDULAR

Pakistan’da uzun yıllardır faaliyet gösteren Pak-Türk Okulları’nın Halkla İlişkiler Müdürü ve Öğretmen olan Mesut Kaçmaz’ın evi 27 Eylül 2017’de gece yarısı ağır silahlı kişilerce basıldı. Kaçmaz, eşi ve iki kızı darp edilerek arabalara bindirildi ve tüm aile 17 gün bilmedikleri bir yerde alıkonuldu. Oysa Kaçmaz ailesinin elinde 24 Kasım 2018’e kadar geçerli olmak üzere Lahor Yüksek Mahkemesi’nin verdiği “sınır dışı edilemez kararı” ve Birleşmiş Milletler Yüksek Mülteciler Komiserliği’nden alınan sığınma sertifikası vardı.
Kaçmaz ailesinin başına gelenler arkadaşları, öğrenciler ve veliler tarafından dünyaya duyurulduysa da Türkiye’ye kaçırılmalarına engel olunamadı ve Mesut Kaçmaz ve eşi Meral Kaçmaz Türkiye’ye getirildi.

Türkiye’ye getirilen ve İstanbul’da tutulan Mesut Kaçmaz, bir dönem Pakistan’da görev yapan ve Türk okullarından ayağı eksik olmayan “işkencecibaşı” İlker Küçükhıdır’in elindeydi. Çünkü Küçükhıdır artık İstanbul İstihbarat Dairesi Şube Başkanı olarak görevini icra ediyordu. Sorular Mesut Kaçmaz’ın bilmediği yerdendi: “Bana üç isim gösterdiler, açık açık da ‘Bunlar Kaynak Holding’de çalışıyorlar. Ben bunları tanıyorum, orduda darbe hazırlığı yapıyordu de, biz seni çıkaralım, eşini de serbest bırakalım. Sana para da verelim. İtirafçı ol.’ dediler.” Öğretmen Kaçmaz ise bu teklifi, “Bunların ellerinde bir şey yok” diye yorumladı. Zaten hiç tanımıyordu o kişileri…

MİT ile Pakistan istihbaratınca yapılan hukuksuz operasyonla özel uçak tahsis edilerek ve kaçırılarak Türkiye’ye getirilen Mesut Kaçmaz, Temmuz 2018’de tahliye edildi. Mahkeme tahliye gerekçesini, BM Keyfi Gözaltı Mücadele Grubu’nun 25 Mayıs 2018 tarihli acil tahliye, fiziki ve manevi hayat şartları için maddi-manevi tazminat ve dilerlerse, Türkiye dışında yaşama hakkı için pasaport öngören raporuna dayandırdı.

MESUT KAÇMAZ YAŞADIKLARINI TÜM DETAYLARIYLA ANLATTI

Ailecek başlarına çuval geçirilen, işkence ve kötü muamele gören Kaçmaz yaşadığı o korku dolu günleri Kronos haber sitesine şöyle anlattı:

MİT TARAFINDAN KAÇIRILDINIZ, TUTUKLANDINIZ VE YAKLAŞIK 10 AY SONRA TAHLİYE OLDUNUZ. NEYDİ SİZE YÖNELTİLEN SUÇLAMA VE NASIL TAHLİYE OLDUNUZ?
Mesut Kaçmaz: Ben 3 Temmuz 2018’de tahliye oldum. Tahliye gerekçem ise Birleşmiş Milletler kararı ve bende Bylock bulunmayışı. Benimle alakalı 3-4 suçlama vardı. Birincisi Bank Asya’da hesap açma ve talimatla para yatırma. Bu suçlamanın delillerini zaten mahkemenin kendisi çürüttü, bana gerek kalmadı. Yani iddianamede talimatla para yatırma diyor fakat savcılığın sunmuş olduğu deliller hesabımda para olmasına rağmen “hesabında para yoktur-sıfırdır” şeklinde olunca bu durum başkanı da çok kızdırdı. Mahkeme başkanının da, “Sayın savcım böyle iddianame mi olur, hesabında zaten para varmış. Para varsa nasıl talimatla yatırmış oluyor?” şeklinde bir ifadesi oldu. İkincisi, “Kimse Yok mu”ya kendi adıma yatırılmış 100 TL’lik bağış, PakTürk okullarında çalışma meselesi ve Çatı Davası’nda 3 kişiyle görüşmem. 2008, 2009, 2010, 2011’e varan çok eski kayıtlar. İçeriklerine dair bir detay yok; sadece gün, tarih ve saat var onun dışında hiçbir şey yok. Kaldı ki o isimlerden biri rahmetli Cemal Uşşak Bey idi.

MERHUM CEMAL UŞŞAK İLE KONUŞTUĞUNUZ İÇİN Mİ SUÇLANDINIZ?
Mesut Kaçmaz: Evet ve bildiğim kadarıyla (Recep Tayyip) Erdoğan’ın da yakın arkadaşı, Bilal Erdoğan’ın amcam dediği ve çok sevdiği bir insandı. Çözüm sürecinde de kendisi Akil İnsanlar Heyeti’ndeydi. İktidarın saygı duyduğu, değer verdiği bir insanla benim görüşmem suç olmuş. Fakat dediğim gibi, içerik yok. Ne konuştuk bilmiyorum. Cemal Uşşak ağabey son üç yıldır kurbanını Pakistan’da kestirirdi benim vasıtamla. Bunlar zaten resmi banka kayıtlarında da görünüyor. Biz de kendisine videosuyla ses kaydıyla göndermiştik “kurbanınız kesilmiştir, Allah razı olsun” diye. Fatih Üniversitesinin eski rektörüyle görüşmem tespit edilmiş, bir de Ali Bayram ile. Fakat bunlarda da içerik yok. Onun da ötesinde yaptığımız, ettiğimiz şeyler biliniyordu. Erdoğan da biliyordu.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, PAKİSTAN’DAKİ FAALİYETLERİNİZİ BİLİYORDU YANİ…
Mesut Kaçmaz: Tabii, 2010 yılında Pakistan’daki sel baskınından sonra ülkeye gelmişti, bölgenin valisi İşrat’ul İbad Beyle tercümanlığını ben yaptım. Erdoğan validen bizim adımıza, PakTürk okulları adına arsa talep etti, aynen şu cümleleri kullandı: Ben bunlara kefilim, kendi evlatlarımı okullarına dershanelerine gönderdim. Uygun bir arsa varsa verin… Valilikteki yemekte aynen bu cümleleri kullandı. Sadece o mu? Yine dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Karaçi belediye başkanı Mustafa Kemal Beyden arsa istedi, kefilim, ben de çocuklarımı okutuyorum okullarında dedi.

AMA DEVRAN DEĞİŞTİ, TÜRKİYE İLE GÖRÜŞMELERİNİZ BİLE SUÇ KAPSAMINA ALINDI. BU GÖRÜŞMELER NORMAL TELEFON GÖRÜŞMELERİ MİYDİ YOKSA SUÇ OLARAK NİTELENDİRİLEN BYLOCK ÜZERİNDEN Mİ OLDUĞU İDDİA EDİLDİ?
Mesut Kaçmaz: Hayır, bunlar normal geçmişe dönük telefon kayıtlarım. Dediğim gibi hiçbirinin içeriği yok. Bir de savcılık 27 Kasım 2015’te cep telefonumun dinlenmesine karar vermiş. 27 Kasım’dan sonrasının dinlenilmesi gerekiyordu bu karara göre fakat bu tarihten sonraki kayıtlarda bir şey bulamadıkları için geriye gitmişler. Sadece bir hanımefendi ile görüşmemde bana “hocam” demiş. Pakistan’da okuyan bir Türk öğrenci vardı, para gönderip alması sıkıntı oluyordu Türkiye’den. Hanımefendi de ismimi bulup telefonumu almış. Sonra, “Hocam ben buradan (Türkiye’den) size para yatırsam, siz orada elden verseniz olur mu?” dediği bir konuşmamız olmuş. Kısa bir görüşme zaten. Fakat bunun altında çok başka şeyler aranmış. “Hocam” kelimesi Pakistan imamlığına, yöneticiliğe bağlanmış. Yani ellerinde hiçbir şey yok fakat olmayan şeylerle delil üretmeye çalışmışlar. Bununla beraber zaten Bilirkişi “hiçbir suç unsuru bulunmamasına rağmen” diye başlayarak kendi düşüncelerini sıralamış. Bir de Pakistan’da Rumi Forum Derneği vardı, ben de gönüllü olarak bir süre orada bulundum. Barış, sevgi ve eğitim üzerine faaliyet gösteren bir kurum. Türkçenin ve Türk kültürünün gelişmesine katkı sağlamaya yönelik bir dernekti. Ben de bu bağlamda seminerler verdim, hala da internette duruyor. Suç dedikleri şeyler bunlar, bunların dışında da bir şey yok.

SİZ BUNLARI MAHKEMEDE ANLATTINIZ MI?
Mesut Kaçmaz: Evet. Zaten ilk duruşmamız çok sert geçti. Duruşmaya MİT’ten olduğunu düşündüğüm biri katıldı. En arka sırada duruyordu, ben ne anlatıp ne söyleyeceğim diye dinliyordu sanırım. Başkan beni konuşturmak istemedi. Çok tartışmalı geçti ilk duruşmamız.

HANGİ TARİHTE OLDU İLK DURUŞMANIZ? VE SİZE YAPILANLARI ANLATTINIZ MI MAHKEMEDE?
Mesut Kaçmaz: 13 Şubat 2018’de. Ben o duruşmada kaçırılma olayını, nasıl işkence yaptıklarını, MİT tarafından eşim, ailem, kızlarım üzerinden nasıl tehdit edildiğimi bütün çıplaklığıyla hakimlerin yüzüne söyledim. Hepsi başını önüne eğdi, hiçbiri yüzüme bakamadı. Vatan Emniyet’te nasıl işkence ettiklerini, nasıl zorla evrak imzalattıklarını anlattım. Hâkim dinlemek istemedi, bu yüzden de tartışmalı geçti. Hatta özellikle mahkemenin SEGBİS’e kaydedilmesini istedim. “Uçakla getirildim, işkence yapıldı, bu kadar masraf edildi niye SEGBİS’e kaydetmiyorsunuz?” dedim. Ancak kayıt talebim reddedildi. Havaalanı görüntülerini istedik, Vatan Emniyet görüntülerini istedik onlar da reddedildi.

NEDEN SEGBİS’E KAYDETMEDİLER VE DİĞER GÖRÜNTÜLERİ VERMEDİLER?
Mesut Kaçmaz: Gerekçe yok. Normalde kaydedebilirlerdi, sistemleri hazırdı çünkü. Daha sonraki duruşmalarda mesela 26 Nisan 2018’de eşimle bağlanmıştım ben. Mahkemelerimiz ve davalarımız birleştirildi. Yani sistemde herhangi bir sıkıntı yoktu. Ama bize gerekçe de söylemiyorlar.

EŞİNİZE AYRI DAVA MI AÇILDI, SİZİNLE AYNI DAVADAN MI YARGILANDI?
Mesut Kaçmaz: Onun herhangi bir dosyası yoktu normalde. Benim davam onu etkiledi. Benimle alakalı 2016’da dava açılmış. Daha sonra 8 Eylül 2016 sabahı Türkiye’de olmadığım halde, Afyon’daki anne ve babamın evine beni almaya gelmişler. Benimle alakalı süreç ondan sonra başlamış fakat eşimin herhangi bir davası yoktu. Bu arada çocuklarla ilgili şöyle bir şey de oldu. Benim büyük kızım Hüdanur, Milli Eğitim Müdürlüğü vasıtasıyla denklik almak istedi. Kızım normalde kendi okulumuzda okuyordu ama diploması sadece bizim okula ait değildi. Ayrıca, aldığı diploma yanında Cambridge Üniversitesinin lise eğitim sistemi vardı, bizim okulumuzun bir kısmı da öyle bir sistemde eğitim verirdi. Hem yerel müfredat hem de Cambridge eğitim müfredatını veriyordu. Oradan diploma da aldı, uluslararası bir diplomaydı. Denkliğe müracaat etti. Normalde hakkı olmasına rağmen “FETÖ ile irtibatlı ve iltisaklı PakTürk okullarında okuduğunuzdan dolayı size denklik verilmeyecektir.” diye bir yazı geldi Milli Eğitim Bakanlığı’ndan (Alpaslan Durmuş kurul Başkanı ve İl Milli Eğitim Müdürlüğünden Kadir Halil Uçar müdür yardımcısı vekili imzasıyla). Dolayısıyla büyük kızım maalesef okuyamadı. Bir senesi boşa gitti Türkiye’de. Küçük kızım, İmam Hatip Lisesine devam etti. Eğitim Türkçe olduğu için bayağı zorlandı. Büyük kızımın 2 yıllık eğitim kaybı oldu.

EŞİME VE KIZIMA TECAVÜZ ETMEKLE TEHDİT ETTİLER’
DAVALAR BİRLEŞTİRİLDİKTEN SONRA SÜREÇ NASIL İŞLEDİ?
Mesut Kaçmaz: Yargılanmaya devam edildi. Beraber olduğumuz ilk mahkeme 26 Nisan 2018, saat 11.00’de oldu. Kısa süren bir mahkemeydi. Ben orada eşime ilan-i aşk ettim. Savunma yapmadım. Ekranda eşimi görünce her şey bitti benim için. Ona moral ve motivasyon vermeye çalıştım. Hâkim de “yalnız burası ağır ceza” uyarısı yaptı. Nispeten daha tecrübeli hakimdi mahkeme başkanı ve üyeler. İlk mahkememde MİT mensubu olduğunu düşündüğüm kişi sebebiyle mahkeme çok zor geçmişti. O mahkemede ben Vatan Emniyet’te ve uçakta beni nasıl tehdit ettiklerini anlattım. Eşime ve kızıma tecavüz etmekle beni tehdit etmişlerdi.

MAHKEMEDE NEREDEN BAŞLAYARAK ANLATTINIZ OLAN BİTENİ?
Mesut Kaçmaz: Ben sadece kaçırılma olayını anlattım. 27 Eylül 2017 saat 01.30 civarı, 15-20 kişi uzun namlulu silahlarla, sivil görünümlü olan kişiler tarafından kimliksiz, tutuklama emri vb hiçbir resmi evrak olmaksızın “biz sizi almaya geldik, güvenli bölgeye götüreceğiz” diyerek götürüldük.

BUNLAR PAKİSTANLI KİŞİLER Mİ?
Mesut Kaçmaz: Evet ama içlerinde iki MİT elemanı varmış. Bay ve bayan. Teşhis için oradalarmış. Biz onlara herhangi bir savcılık ya da mahkeme kararı var mı diye sorduk. Uzun namlulu silahlarla gelmişlerdi ve gelen ekip yani Pakistanlılar hakikaten bizim terörist olduğumuza inandırılmış. Gelir gelmez önce cep telefonlarımızı ve tabletlerimizi aldılar. Sanırım kimse kalkmadan uyanmadan götürmeyi düşündükleri için evde de fazla arama yapmadılar. Biz tabii önce direndik. Sonunda bir kimlik gösterdiler ama fotoğrafını kapatıyorlardı. Kime ait olduğu ne olduğu belli değildi zaten.

BU ORTAMDA ÇOCUKLARIN RUH HALİ NASILDI, TEDİRGİN OLMALILAR, KORKMUŞ OLMALILAR?
Mesut Kaçmaz: Tabii. Çok kötü oldular. Dehşet içindeydiler. Bizi alanların polis olup olmadığını bilmiyoruz. Sivil kıyafetlilerdi. Bazı araçlarda ise resmi plaka ve çakarları vardı. Tuhaf kokulu, tuhaf görünümlü bir sürü insan vardı.

YANİ DAHA ÖNCE GÖRDÜĞÜNÜZ NORMAL POLİS VE ASKERLERDEN DEĞİLLERDİ?

Mesut Kaçmaz: Bu yüzden bir süre direndik. Önce çocukları aldılar. Sonra beni aldılar. Sürükleyerek götürdüler. Birkaç kişi birden tutuyordu çocukları. Bir kişi sürüklemiyor ki… Kurbanlık koyunu yerde sürükler gibi alıp götürüyorlar. Eşim o anda bayıldı. Kendini yere bıraktı. Eşim biraz kendisine gelince beni aldılar hemen. Beni dört kişi zapt ettiler. Merdivenden çuval indirir gibi sürüklediler. Ben de bağırıyordum, diğer taraftan eşim bağırıyor. Sonra hepimizi farklı arabalara koydular.

MÜSTAKİL BİR EVDE Mİ OTURUYORDUNUZ YOKSA APARTMANDA MI?
Mesut Kaçmaz: Müstakil, 2 buçuk katlı bir evdi. En üstte Türk komşumuz vardı, gürültüyü duyunca yanımıza geldi. Arkadaşı da aldılar. Beni ve arkadaşı bir arabaya, hanımı ve çocukları ayrı arabalara koydular. Beni koydukları arabada arkadaşın eline kelepçe takıp başına çuval geçirdiler. Bana da takmak istediler kelepçe küçük geldi. Bir bez parçasıyla ellerimi bağlayıp başıma çuval geçirdiler ve araç durana kadar beni dövdüler.

BUNU YAPANLAR PAKİSTANLI DEĞİL Mİ?
Mesut Kaçmaz: Pakistanlı olduklarını düşünüyoruz. Benim fikrime göre MİT ve Pakistanlılar birlikte yaptı bu işi.

“ÇOCUKLARIN BAŞINA DA ÇUVAL GEÇİRDİLER”
Mesut Kaçmaz: Bizi götürürlerken sürekli “Çocuklarım nerede?” diye bağırıyordum. Adamlardan bir tanesi dayanamadı ve “Şu anda havalimanında Türk polisi sizi bekliyor ve götürecekler.” dedi. Ben evde kapıyı açarken okulların yönetim kuruluna bilgi vermiştim. “Aşağıda polisler var, almaya geldiler” diye bilgi vermiştim. Bu hengamede ne olduğunu bilemiyorum bir anda arabaların yönü değişti. Oraya vardığımızda onların hazırlıksız olduklarını gördük. Bizi götürdükleri yer askeri bir alandı. Sonradan orayı Google harita üzerinde deşifre ettik. Oraya vardığımızda, bizi tuttukları odada “ISI” saatleri vardı. “ISI” Pakistan ordusunun istihbarat birimi. Odalarda duvar saatleri ve yemek menüsü vardı.

SİZİ PAKİSTAN İSTİHBARATINA AİT BİR MERKEZDE Mİ ALIKOYDULAR?
Mesut Kaçmaz: Evet, Ameer Shahid Mess’ti tutulduğumuz yerin adı. Askerlerin girip çıktığı küçük bir ordu eviydi orası. Biz bunları görünce, adamlar panik oldular ve duvardaki saatleri kaldırdılar. Biz aramızda dedik ki, “Bizi herhalde uçağa bindirecekler ve deport edecekler”. Biz orada 17 gün boyunca tutulduk ve bu kaldığımız günlerde bize söylenen tek şey, “Size bir şey olmayacak, evinize geri döneceksiniz ve size karşı bir tehdit var o yüzden koruma altındasınız.” oldu. Her defasında, “Siz deport olmayacaksınız, sağ-salim buradan çıkacaksınız.” dediler. Allah var biz de “İstihbarat bizim hakkımızda bir şey öğrendi ve bizi koruma altına aldılar.” gibi bazen iyi niyetli şeyler düşündük. Bizi aldıkları süreçte en şiddetli darbeleri ben aldım ama hem eşim hem de çocuklar psikolojik olarak çok yıprandılar. 17 gün boyunca yaralarımızın, morluklarımızın iyileşmesini beklediler. İlk anda kan temizledik, yaralarımızı sardık. Çocukların elbiseleri yırtılmıştı. Bizi bir odaya aldılar, tek yatak vardı ve kapıyı arkadan kilitleyip gittiler. Yemek konusunda da iyi bir muamele ile karşılaştığımızı söyleyemem. Kapının önünde de 4 veya 5 tane elinde silahlı asker nöbet tutuyordu. Kapıdan gördüğüm kadarıyla oraya gelip giden herkes üniformalı askerlerdi ve kollarında logoları vardı.

PEKİ GÖZALTINDA KALDIĞINIZ 17 GÜN SONUNDA NE OLDU?
Mesut Kaçmaz: 17’nci günün sonunda geldiler ve bize, “Başbakan sizin için bir uçak ayarladı, biz sizi İslamabad’a götüreceğiz.” dediler. Onlar uçak deyince benim yüreğim hopladı ve meseleyi anladım. Bize yapılan bu işlem bir “deport” işlemi değil. En temel resmi prosedür bile uygulanmadı ve herhangi resmi bir evrak dahi yoktu. Biz, Birleşmiş Milletlerin koruması altındaydık. 8 Ekim tarihli Lahor Yüksek Mahkeme kararında, “Kaçmaz ailesi, 16 Ekim 2017’de mahkemeye getirilecek, burada yargılanma olacak, o yargılamaya kadar da kesinlikle bunlar deport edilmeyecek ve Kaçmaz ailesi güvenli bir bölgeye alınacak.” yazıyor. Yüksek yargının kararını, Birleşmiş Milletlerin kararını çiğneyerek yaptılar. Biz Pakistan’da 24 Kasım 2017 tarihine kadar legal olarak kalabiliyorduk. Bunların hepsi resmî belgelerde yazıyor.

PAKİSTAN İSTİHBARATI LAHOR YÜKSEK MAHKEMESİ KARARINI MI ÇİĞNEDİ?
Mesut Kaçmaz: Evet, Pakistan ordusuna ait istihbarat görevlileri bu mahkeme kararları çiğneyerek bu işlemleri yaptılar. Tamamen gizli, kanunsuz ve hukuksuz bir şekilde bizi eşkıyaların eline teslim ettiler. Bizimle gözaltı sürecinde ilgilenen biri: Çok büyük rüşvetlerin döndüğünü, İçişleri Bakanlığı ve bazı bürokratların çok büyük rüşvetler aldığını bize söyledi. Türkiye ne isterse Pakistan’dakiler onu yapıyor. Ben, “Dosyam geldi mi?” diye sorduğumda kanıt olarak ortaya konan tek şey Pakistan’a gönderilen kurbanlar vardı. Pakistan beni gönderirken, bizim onlara yapmış olduğumuz kurban bağışlarını neden göstererek gönderdi. Terör örgütüne finansal destek adı altında Türkiye’ye gönderiyorlar. Hakkımızda buldukları ve gönderdikleri başka bir şey yok.
Peki bu kurbanların miktarı ne kadardı? Çok büyük bir miktar mı?
Mesut Kaçmaz: 4-5 yılda toplanan miktar kadar bir döküm var. Tam olarak bilemiyorum ama toplam 15-20 bin dolar kadar bir miktardı.

“ERDOĞAN VE TÜRK HÜKÜMETİ BİZE ÇOK BASKI YAPIYOR”
Mesut Kaçmaz: Bizim hakkımızda istihbarat raporları olduğunu ve bizim hakkımızda herhangi bir şey olmadığını söylediler. Buralardan gelen raporlarda okulların da öğretmenlerin de temiz olduğu yazıyor. Pakistan hükümetine ve devletine karşı suç faaliyetlerini içeren herhangi bir şey yok deniyor o raporlarda. “Peki bize niye böyle bir şey yapıyorsunuz?” diye sorduk ve “Erdoğan ve Türk hükümeti bize çok baskı yapıyor” dediler. Bu baskıya dayanamadılar ve neticesiz kalmadı. Biz kaçırılmadan 10 gün önce toplu bir ziyaret olmuş ve bu askerlerle buluşmuşlar.

O DÖNEMDE SİZİN ADINIZA KAMPANYALAR YAPILDI FAKAT SİZİN KULAĞINIZA İNSANLARIN SİZİNLE İLGİLİ BU KAMPANYALARI YAPTIĞINA DAİR BİLGİLER GELDİ Mİ?
Mesut Kaçmaz: Orada bir televizyonumuz vardı ve biz oradan haberleri takip edebiliyorduk. Tabii o süreçte bütün medyada bizim haberlerimiz ve isimlerimiz dönüyordu. Hatta orada görüştüğümüz bir gazeteci vardı ve yayımladığı programda bizim hakkımızda, “Onlar bizim misafirimiz, çok yanlış yapıyorsunuz.” diyerek bizi savunmuştu. Bunları biz gündemde takip edebiliyorduk. Türkiye’ye karşı bunu kullanabileceklerini düşünmüştük. 12 Ekim 2017’de Pakistan ordusu, Taliban’ın elinden Amerikalı ve Kanadalı bir aileyi kurtardı. Ben o haberi izleyince, “bütün dünya onları konuşuyorken, gündem meşgul iken, bizi el altından yollayacaklar” diye düşünmüştüm ki öyle de oldu. O günün akşamı bizi Türk yetkililere teslim ettiler.

SİZİ HAVALİMANINA ONLAR MI GÖTÜRDÜ?
Mesut Kaçmaz: Ellerinde silah bulunan 15-20 kişilik bir ekip bizi havalimanına götürdü. Biz direnmeye çalıştık ama bize, “Gitmekten başka seçeneğiniz yok.” dediler. Bizi askeri havalimanından gönderdiler. Orası çok kullanılmayan ama büyük havalimanına bağlı, askeriyenin kullandığı bir kısım. Oraya vardığımızda bütün ışıklar kapalı, uçağın motoru kapalıydı. Bizi arabadan indirdiklerinde, kapı açıldığında yanan araç ışıklarını bile kapatmışlardı. Bu olayı gizli kapaklı yaptıkları çok aşikardı. Etrafta bazı komutanların lojmanları dahi vardı. Birileri görür ve fotoğrafları çeker korkusu vardı. Orada bizi alan şahıs, “Biz bu operasyonu tamamen gizli bir şekilde yapıyoruz.” dedi. Sonra bizi ite kalka uçağa bindirdiler. Uçakta çok ciddi bir arbede oldu. Uçağa biner binmez elimize ve ayaklarımıza kelepçe, başımıza ise çuval geçirdiler. Çocukların ayaklarında takılı olan kelepçeleri daha sonradan çıkartmışlar. Bana uçakta sürekli psikolojik ve fiziki şiddet uyguladılar. Kelepçelerimi sıktılar bileklerim morardı kangren olacak diye korktum, “33 gün ömrün kaldı, şimdiden saymaya başla, çocuklarını bir daha göremeyeceksin, vatan hainliği yapmayacaktın” gibi şeyler söylediler. O, 5 buçuk saat bana 10-15 sene gibi geldi ve geçmek bilmedi. Dava sonunda da gördük, ne vatan hainliğinin sorusunun cevabını veremediler çünkü dosya bomboştu.

SİZ UÇAĞIN FARKLI YERLERİNDE Mİ TUTULUYORDUNUZ? BU KONUŞMALARA ÇOCUKLARINIZ ŞAHİT OLDU MU?
Mesut Kaçmaz: Bizi almaya küçük bir jet geldi ve uçağın içi sanıyorum ki küçüktü. Az çok lüks bir uçaktı. Aşağıya doğru baktığınızda az çok neyin ne olduğunu görebiliyordunuz. Biz uçakta farklı yerlerde tutuluyorduk. Eşim daha sonra bir baygınlık geçirmiş.
Mesut Kaçmaz: Biz bu şekilde İstanbul’a vardık. Bizi İstanbul’a gidince ayırdılar zaten. İstanbul’a inene kadar bütün aileme küfürler ve çok ağır hakaretler ettiler. Hiç düşünmeden, yanımda eşim ve çocuklarımın varlığını bilmelerine rağmen bu kadar ağır hakaret ve küfürler ettiler. Havalimanına vardık ve bizi polise teslim ettiler. O kadar adi insanlar ki halen daha bize pasaport soruyorlar. Bizi zaten kaçırdılar, yanımızda pasaportlarımız yokken götürdüler. Pasaportsuz geldiğimiz için tutanak tutacaklarını söylediler.

NASIL YANİ? SİZİ KAÇIRARAK ZORLA TÜRKİYE’YE GETİRDİLER SONRA DA ÜLKEYE PASAPORTSUZ GİRİŞTEN İŞLEM Mİ YAPTILAR?
Mesut Kaçmaz: Evet, Atatürk Havalimanında bizi ayrı ayrı nezarethanelere koydular. Orada 1-2 saat kadar bekledik. O kadar kaba ve küfürlü konuştular ki bizimle, beni aldıktan sonra çocuklarıma ve eşime veda etmeme bile müsaade etmediler. O şekilde beni götürdüler. İlk önce hastaneye götürdüler, orada darpları ve kelepçe izlerini gösterdim. Orada bulunan polisler, doktora göz işaretleri yaptılar ve sağlam raporu ile beni oradan yolladılar. Vatan Emniyet’e gittik ve orada bir gün kaldım. 14 Ekim’de beni sorguya aldılar. Emniyetin otoparkında da beni dövdüler. Mahkemede oranın kamera kayıtlarını da istedim. Mahkeme bu talebimizi de kabul etmedi. Sonra beni Mali şubeye götürdüler. Benim dosyam “Terör örgütüne maddi destek” adı altında açılınca beni oraya götürdüler. Bu darbe girişiminden evvel ve o sürece kadar olan süre zarfında istihbarat bizim eve ve okullara gelmezdi. Gelse bile ara sıra oturuma başvuran aileler burada mı değil mi diye kontrole gelirlerdi.

DAHA ÖNCE PAKİSTAN İSTİHBARATI İLE BİR TEMASINIZ OLMUŞ MUYDU?
Mesut Kaçmaz: İlk defa 2016 Eylül’den itibaren ofise yoğun bir şekilde istihbarat servisleri gelmeye başladı. Hatta bir defasında 4 tane istihbarat elemanı, ellerinde bir dosya ile ciddi bir şekilde ofise geldiler. ‘’Biz sizden bilgi almaya geldik” dediler. Rumi Forum’u anlatıyorlar, kurucu üyesinin Fethullah Gülen olduğundan ve bazı Amerikalı isimlerden bahsettiler. Ben şaşırdım kaldım ve siz nereye geldiniz dedim? Biz, Rumi Forum’a geldik dediler. Sizin bahsettiğiniz kurum buraya ait değil ve burası ile alakası yok dedim. Dosyayı açtılar ve ellerinde bulunan 4-5 sayfalık istihbarat raporunu okudular. Her şeyi dinledim, ardından, “Adres ve telefon bilgilerine bakar mısınız?” dedim. Amerika’ya ait bir adres ve telefon numarasının yazdığını görünce hepsi şok oldu. “Bu dosyayı size kim gönderdi? diye sorunca bana dönemin Türkiye İslamabad Büyükelçisi Sadık Babur Girgin’in ismini verdiler.
Ardından beraber kahvaltı yaptık ve kaç defa özür dilediler bilmiyorum ama mahcup bir şekilde gitmişlerdi. Ondan sonra aralarından biri geldi ve “Bizde sizin programlarınıza katılmak istiyoruz.” dedi. Orada bu belgelere imza atan kişiler, bizim düzenlediğimiz programlara bilgi toplamak için katılmaya başladılar ama daha sonrasında müdavimi oldular ve bizi takdir etmişlerdi. Biz kaçırılana kadar istihbarat servisleri haftada 1-2 kez evimize gelmeye başladılar ve sürekli aynı bilgileri sormaya başladılar. En son gelenlerden birine, “Bizi niye bu kadar sıkıştırıyorsunuz?” diye sordum. “Bizim sizinle bir problemimiz yok ama sizinle alakalı Türkiye’den çok baskı var ve bu baskıya biz artık dayanamıyoruz.” dedi.

TEKRAR DÖNELİM İSTANBUL’A, GETİRİLDİĞİNİZDE VATAN EMNİYET’TE NE KADAR GÖZALTINDA KALDINIZ?
Mesut Kaçmaz: Toplamda 3 gün gözaltında kaldım. Kötü muamele ve işkence devam etti orada. Orada dönemin İstanbul İstihbarat Şube Başkanı İlker Küçükhıdır vardı. 2007-2010 yılları arasında İslamabad’ta çalışırken bizim okulların düzenlediği programlardan çıkmazdı. Devlet büyükleri, bakanlar ve bürokratlar geldiğinde ilk gelecekleri yer bizim okullardı zaten. Bu şahıs, bizim okulların düzenlediği programlardan çıkmazdı. İşkencecilerin başında bu şahıs vardı. Elçilik benim ve eşim ile alakalı bir fişleme göndermiş. Okullarda çalışan öğretmenlerin ve idarecilerin isimlerinin yer aldığı bir liste göndermişler. İfademizi orada verdikten sonra baronun gönderdiği avukat geldi ve polislere, “Yapılan şeyin kanunsuz olduğunu ve daha müvekkilim ile görüşmeden sorgulamanın yapılamayacağını” yüksek bir ses ile söyledi. Mali şubede Sibel adlı bir bayan memur vardı ve sürekli “Bitirdiniz mi, ne yaptınız?” şeklinde sorular soruyordu. Benim son sorgumu o bayan aldı ve bana itham edilen suçlamaların hiçbirini kabul etmedim. Hanımefendinin bir tanesi bana Ebru defteri göndermişti ve bu defterin üzerinde bile çok durdular. “O defterin içinde ne vardı, para mı vardı, himmetler mi vardı?” gibi saçma sapan sorular sordular. Tapelerimde yazan “Hocam” kelimesinden benim Pakistan imamı olduğumu çıkarttılar. Emniyette birbirlerine abi-abla diye hitap ediyorlardı. Bakın, dedim, bize diyorsunuz ama burada abi-abla teşkilatını kuran sizlersiniz, bana burada bu şekilde suçlama yapamazsınız, diye karşılık verdim.
Mesut Kaçmaz: 25 Mayıs 2018 tarihinde, Birleşmiş Milletler bizim ile alakalı kararı yayımladı. Bu Birleşmiş Milletler kararı çıkınca, mahkeme heyeti kararı kullandı ve 3 Temmuz 2018 tarihinde beni tahliye etti. 25 Mayıs 2018 tarihinde, Birleşmiş Milletler bizim ile alakalı kararı yayımladı. Bu Birleşmiş Milletler kararı çıkınca, mahkeme heyeti kararı kullandı ve 3 Temmuz 2018 tarihinde beni tahliye etti.

YANİ O ÇOK TANTANALI VE PAHALI, İÇİNDE BÜYÜK RÜŞVETLERİN DÖNDÜĞÜ SÜREÇ BOŞUNAYMIŞ, HİÇBİR ŞEY BULAMADILAR VE BİR ANDA BİTTİ… OLAN MİLLETİN MİLYON DOLARCIKLARINA OLDU DİYORSUNUZ!
Mesut Kaçmaz: Öyle oldu, fakat tahliye olduktan sonra da hukuksuzluklar devam etti. Bank Asya’da olan 1000 Euro’ya yakın paramızı geri alamadık. Evimizin üzerinde şerh olmamasına rağmen satışına izin verilmedi. Türkiye Finans Kurumu’ndan, Temmuz 2018’de hesap açtırmak istedim, bütün işlemler tamamlandı, güvenlik soruşturması kısmına gelince bir telefon geldi ve görevliye, “Hesabı açmayın.” dendi. “Neden açamıyorsunuz?” diye sorduğumda önce KHK’lı mısınız dediler, sonra “güvelik soruşturmasından geçemediniz” dediler. O dönem zor bela nüfus cüzdanı çıkartabildik.”
Tüm bu yaşananların ardından Mesut Kaçmaz ve eşi Meral Kaçmaz’a “Terör örgütüne üye oldukları” gerekçesiyle 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Kaçmaz ailesinin yargılanmasına devam ediliyor.

https://kronos34.news/tr/pakistanli-yetkililer-sucunuz-yok-biliyoruz-ama-erdogan-cok-baski-yapiyor-dedi/

KAÇIRILMA SÜRECİ ÖZETİ

Adı Soyadı: Meral Kaçmaz
Mesleği-Ünvanı: Öğretmen
Kaçırılma Tarihi ve Yeri: 27 Eylül 2017-Pakistan (Lahor)
Kaçırma ve Kaybetme Failleri: Devlet görevlileri-MİT
Türkiye’ye Getiriliş Tarihi ve Yer: 14 Ekim 2017-Türkiye
Gözaltı Tarihi ve Yeri: 14-10-2017-Ankara
Tutuklanma Tarihi ve Yeri: 25-10-2017-Ankara
Tutuklama Kararı Alan Savcılık-Savcı: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı-Velihattin Eldemir
Suçlama-Hakkında İstenen Ceza: Terör Örgütü Üyeliği-6 Yıl 3 Ay
Tutukluluk Süresi: 6 Ay
İşkence ve Kötü Muamele Tespiti: Var –  Meral Kaçmaz yaşadığı tüm hak ihlalleri ve işkenceleri hem çıkarıldığı mahkemede hem de medyada anlattı ancak sorumlular hakkında şu ana kadar hiçbir işlem yapılmadı.

YURTDIŞI SÜRECİ

Kaçırıldığı Ülke ve Şehir: Pakistan-Lahor
Kaçırıldığı Tarih ve Süresi: 27 Eylül 2017-Pakistan (Lahor)-17 gün
Kaçırılma Aşaması ve Öncesi Uluslararası Rapor ve Kararlar Birleşmiş Milletler (BM) Zorunlu ve İstemsiz Kayıplar Çalışma Grubu ve Özel Raportörleri, AKP iktidarı döneminde Hizmet Hareketine ve gönüllülerine yönelik yurt içinde ve yurt dışında zorunlu kaçırma, tutuklama, deport, iade gibi birçok illegal operasyonlarına yönelik yazdığı ortak mektubu internet sitesinde kamuoyuyla paylaştı.

Türkiye’ye Getiriliş Tarihi ve Yer: 14 Ekim 2017-Türkiye (İstanbul)
Kaçırılma Sonrası Ülkede Yaşananlar Mesut Kaçmaz ve ailesinin Mit Trafından Kaçırılmasının ardından BM Göçmen Yüksek Komiserliği olayı yakından takip ettiğini açıkladı. Pakistan’daki Dawn Gazetesi olayın peşini bırakmadı ve ailenin Türkiye’den gelen özel bir uçakla gönderildiğini ortaya çıkardı. Habere göre, gelen uçakta Türk polisler bulunuyordu ve Pakistan polisinden aileyi teslim aldılar. Pakistan’da yaşayan Orhan Uygun tarafından açılan dava sonucunda mahkeme, ailenin aksi yönde bir mahkeme kararı olmasına ve BM iznine rağmen pasaportları bile Pakistan’dayken Türkiye’ye gönderilmesinin açık hukuk ihlali olduğuna karar verdi. Pakistan hükümetinin mahkeme izni olmadan hiçbir Türk vatandaşını sınır dışı edemeyeceğine karar veren Lahore Yüksek Mahkemesi, Türkiye’den gelen uçağın iniş kalkış kayıtlarının da Sivil Havacılık Otoritesi tarafından kendilerine teslim edilmesini emretti. Hakim Şems Mahmud Mirza, ülkedeki Hizmet mensuplarının avukatı Esma Cihangir tarafından mahkemeye sunulan” iadesi istenen Türkler’in” listesini de inceledi. Mirza, daha sonra bu kişilerin de deport tehlikesi bulunduğuna hükmederek Pakistan Polis Teşkilatı’nın listede bulunan her bir kişinin evlerinin önüne polis koruması yerleştirilmesine karar verdi.

https://www.haber7.com/guncel/haber/2451073-mit-paketi-aldi-ulke-karisti

 

Copyright © 2021 Tenkil Museum