Hüseyin Baydar İlahiyatçı-Eğitimci, Özel Eğitim Kurumu
  • Ölüm Tarihi 12/01/2021
  • Öldüğü Yer Nijerya
  • Ölüm Sebebi Korona -Covid 19
  • Defin Tarihi 13.01.2021, Nijerya

ÖZGEÇMİŞ

Hüseyin Baydar kendini eğitime adayan bir ilahiyatçıydı. Dünyanın çeşitli yerlerinde özellikle Afrika‘daki insanlara eğitim fırsatı verebilmek için çabaladı. 2012 yılında Nijerya’ya geldi. 12 Ocak 2021 tarihinde günü yakalandığı korona virüs nedeniyle vefat etti.
Hüseyin Baydar 1969 da Sivas’ta dünyaya geldi. Bursa İmam Hatip lisesi’ni bitirdikten sonra 1994’te Konya İlahiyat Fakültesi‘nden mezun oldu. Bir yıl Bulgaristan’da sonrasında ise on altı yıl Cezayir’de çeşitli sıkıntılara rağmen eğitim hizmetlerinde görev aldı. İlahiyatçı kimliği ve Kur’an bilgisi ile bulunduğu coğrafyalardaki Müslüman topluluklar üzerinde hızlı ve pozitif iletişim kanalları açtı. Hüseyin Baydar 2012 yılı sonlarında ailesini İstanbul’da bırakarak Nijerya’ya geçmişti. Burada da eğitim hizmetlerine devam eden Hüseyin Bey, eğitim faaliyetlerinin yanısıra efendimiz Hz. Muhammedi(sav) anlatan çeşitli ulusal, uluslararası konferansları organize etti. Bulunduğu şehirde, diyalog adına Kur’an-ı Kerim dağıtımından yayıncılık ve dergi dağıtımına kadar bir çok hizmetlerde bulundu.

Çevresindeki arkadaşlarına daima ümit aşılayan Hüseyin Baydar, dostlarının dertleri ile dertlenir, gözlerinden yaş eksik olmazdı. Nijeryalı akademisyenlerin “Ne kendisi uyur, ne de başkasını uyutur.” diye tarif ettikleri Hüseyin Baydar en son  Nijerya Nusret Eğitim ve Kültür Şirketi Genel Müdürü olara görev yapıyordu. 12 Ocak 2021 de Corona virüsü sebebiyle vefat etti. Hüseyin Baydar bu ülkede toprağa verildi.

Baydar’ı yakından tanıyan Mısırlı ve Nijeryalı iki alim Baydar hakkında iki makale kaleme aldı.

Abuja Merkez Camisi İmamı Ebubekir Sıddık Muhammed, Nijerya’da yayınlanan Leadership Gazetesi’nden “Hüseyin Baydar’a mektup” Ebubekir Sıddık Muhammed, Baydar’ın vefatından sonra yazdığı yazısında Hüseyen Baydar’ın Nijerya’da yaptığı çalışmaları anlattı ve şöyle devam etti:

“Nizamiye Hastanesi, Nil Üniversitesi, Nijerya’nın birçok eyaletindeki NTIC okulları, Ufuk Diyalog gibi birçok Hizmet kuruluşun bulunduğu ve senin de Nusret’in başkanı olarak görev yaptığın Nijerya’da, İslam alimi Fethullah Gülen’in izinden giderken, kelimenin her anlamıyla sen Hizmet’in canlı bir örneğiydin..; sen onun değerli temsilcisi ve Dava şövalyesiydin. Örneğin, Ufuk Diyalog Vakfı’nın sloganı şöyledir: “Kalbinizde herkes için bir yer bulunsun”, hem Müslümanlar hem de Hıristiyanlar için din ve dinler arası ilişkilerimizde bozulmaz bir tabela. Farklı inançların takipçileri arasında bu karşılıklı saygı ve anlayışın beslenmesi, Nusret kurumlarında ve bu ülkenin uzunluğu ve soluğu boyunca yaklaşık 100 konferans, seminer, webiner ile kendini gösterdi.”

‘ HÜSEYİN BAYDAR’A MEKTUP…’

Yazının tamamı şöyleydi:

“Bugün sana bir saygı ibaresi olarak adının Türkçe yazılışını kullanmayı tercih ediyorum. Seninle hep Arapça konuştuğumuzdan dolayı, dünyadaki beraberliğimiz müddetinde hiç ismini Türkçe kullanma fırsatım olmadı, Hüseyin ve Hussein , iki telaffuz arasında bulanık bir farktı olan aslında.

Şu anda içinde bulunduğumuz hayatın doğasını algılamasam da, seni ‘ölü’ olarak da düşünmüyorum. Yaşadığına ve Rabbinin yanında rızıklandırıldığından eminim. (Bakara 154 ve Ali İmran 169). Ancak bu güvence, aramızdan ayrılışının yüreklerimize verdiği acıyı yok etmeyecek; sadece kederi belki biraz azaltacaktır.

Allah ölümsüzlüğü hiçbir ölümlüye nasip etmediği için ölümsüz olmadığını biliyorum. İnanıyorum ki hepimiz – teker teker – bu kaçınılmaz yoldan geçeceğiz ve zamanımız geldiğinde ne bir saat erteleyecek ne de ilerletebileceğiz; şüphesiz Allah’ın rızası dışında her şey mahvolacaktır. Emir O’nundur ve hepimiz O’na döndürüleceğiz.

Ya Şeyh’i, aklıma bir süredir rahatsız olduğunu öğrendikten sonra ki telefonda konuşmamız geldi. Bayaro Üniversitesi’nden Dr Taufiq Abubakar o üzücü haberi platformumuzda duyurmuştu. Hala yoğun bakımda olduğunu ve durumun hakkında beni bilgilendirdiğin yazışmamız WhatsApp’taki son yazışmamızdı. Sonra Hastane Başhekimi Dr. Servet Gülerman ile de görüştüm.

Kardeşim Muhammet Emin Yıldız daha sonra bana, dikkat dağınıklığından ve ısrarcı gelen telefon aramalarından kurtulman ve rahatlaman için tüm iletişim cihazlarını senden uzak tutuştuklarını söyledi. O andan itibaren, Muhammet Emin Yıldız sana tek bilgi ve iletişim kaynağım olmaya devam etti. Bazı konuşmalımızda ümitlendik, durumunla ilgili haberler iyimserdi, bazen de moralimizi bozuyor ve umutsuz hissettiriyordu ve tabi ki dualarımızı yoğunlaştırmaya başladık. Muhammet Emin iyi dileklerimi ve dualarımı sana ulaştırmak üzere bir video kaydı yapmamı istedi yaptım ve gönderdim.

Bir toplantı için Suudi Arabistan’a gitmek zorunda kaldım. Medine’ye geldikten sonra Muhammet kardeşimi aradım. Çok perişan olmuştu. Hıçkırıklar arasında “Şeyh Hüseyin için dua edin lütfen”; diyebildi, “Kelime-i Şahadet getirmesi için telkinde bulunuyoruz . Doktorlar başaramayacağını söylediler.”

Yıkan haber 24 saat sonra en büyük korkularımızı teyit edecek şekilde Muhammet Emin kardeşimizin WhatsApp gurubundan geldi; Kendimi umutsuz hıçkırıklarımda boğulmuş ve allak bullak bir şekilde buldum ve hemen Peygamber (SAV) mescidine sığındım.

Evet, gözler yaşlarla dolacak; yürek acı çekecek, ama biz asla Rabbimize nahoş olan hiç bir şey söylemeyeceğiz. Ayrılmana gerçekten çok üzüldük Ya Şeyh Hüseyin. Peygamber Efendimizin Ravzasında , senin için Allah’a yalvardım ve dinin için yaptığın tüm güzel ve iyi işlerini zihnimden geçirerek teselli oldum.

‘Peygamberimizin SAV hayatından dersler’ adlı Hausa dilinde kaydedilmek üzere derlediğin ve yakında birçok kanalda yayınlanacak olan 120 dizilik bu televizyon programını hatırladım – Ayrıca, Nusret vakfının Fethullah Gülen’in yazdığı Sonsuz Nur kitabını konu alan bilgi yarışmasını düzenlemesini de hatırladım.

Allah’ın bizi bir araya getirdiği andan, hem beraberce hem de grup olarak yaptığımız her şeyi hatırladım, ta ki daha geçen Aralık ayında Abuja’daki bazı Türk şirketlerine yaptığımız ziyaretlere kadar.  Ben ve eşim, ziyaretlerde seni için ne kadar stresli olduğu konusunda endişelerinizi ifade etmiştik ama sen vitrin alışverişine devam etmekte ısrar ettin. Sanki bitirmekle görevli olduğun bir hedefin var gibiydi.

Amacın, kendi rahatın pahasına bile seninle tanışanları memnun etmekti. Beni evimde veya ofisimde 30 defadan fazla tek başına veya Türkiye’den gelen misafirlerin eşliğinde ziyaret ettin. Ama bir sefer olsun elin bos gelmedin, çocuklara özel çikolatalar, kitaplar, hediyeler almadan geldiğin tek bir zaman olmadı.

Tüm aileme , evdeki ve ofisteki personele o kadar tanıdıktınki, Şeyh Hüseyin Baydar’ı tanıtmak ve dua etmek için ayrıntılı bir açıklamaya gerek yoktu.

Ya Seyh Sen, herşeyini – ülkeni, rahatını, güvenliğini, hayatını, zamanını ve aileni, Hizmet için feda ettin. İnsanlığa hizmet etmek için hiçbir çabadan kaçınmadın; sen liderdin, ama mütevazi bir hizmetkar gibi davrandın.

Peygamber’in (SAV) söylediği gibi, Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmaz.

Sen yüzbinlerce Ramazan iftar programlarına on ayak olduk rehberlik ettin organize ettin. Bunu kavramak bile çok zor. Sadece İftar değil, tüm Ramazan ayında beslenebilecekleri yiyecek paketleri dağıtılmasına vesile oldun.

Sen ki, Her Kurban Bayramı’nda yüzlerce büyükbaş hayvanı kesip etlerini onlara dağıtarak yoksulların yüzlerini sürekli gülümsetmişken, mezarında yalnızlık mı çekeceğini sanıyorsun?

Kur’an-ı Kerim’in milyonlarca nüshasının Müslümanlara dağıtımına öncülük eden birinin ayrılışına neden üzülüyoruz? Allah’ın mesajlarını insanlara ulaştırmak için elinden geleni yapan biri için neden gözyaşı akıtıyoruz?

Ağlıyoruz çünkü bu şekilde kendimizi ifade edebiliyoruz, bu Allah’ın müminlerin yüreğine koyduğu bir rahmettir. Öyleyse, sevgili bir arkadaşımızın kaybına üzülürken ve inlerken gözyaşlarının yüzümüzü ıslatmasına izin verelim.

Türkiye’nin mevcut liderliğindeki siyasi çıkarlar dolayısıyla, Nusret ve onun destekçileri sizin Nijerya’da Muhacir olmuşsa, biz Nijeryalılar, size yardımcı olarak aramızda misyonunuzu kolaylaştırarak Ensar’ın yerini almalıydık. Ama bu konuda geç kaldık sizi hem Muhacir hem de Ensar rolünü üstlenerek, bizi yüreğinize basarak bize yardım ettiniz. Allah, iyiliklerin mükâfatını karşılıksız bırakmaz!

‘Sen Hizmet’in canlı bir örneğiydin’

Nizamiye Hastanesi, Nil Üniversitesi, Nijerya’nın birçok eyaletindeki NTIC okulları, Ufuk Diyalog gibi birçok Hizmet kuruluşun bulunduğu ve senin de Nusret’in başkanı olarak görev yaptığın Nijerya’da, İslam alimi Fethullah Gülen’in izinden giderken, kelimenin her anlamıyla sen Hizmet’in canlı bir örneğiydin..; sen onun değerli temsilcisi ve Dava şövalyesiydin. Örneğin, Ufuk Diyalog Vakfı’nın sloganı şöyledir: “Kalbinizde herkes için bir yer bulunsun”, hem Müslümanlar hem de Hıristiyanlar için din ve dinler arası ilişkilerimizde bozulmaz bir tabela. Farklı inançların takipçileri arasında bu karşılıklı saygı ve anlayışın beslenmesi, Nusret kurumlarında ve bu ülkenin uzunluğu ve soluğu boyunca yaklaşık 100 konferans, seminer, webiner ile kendini gösterdi.

Önderliğin altındaki Da’wah inisiyatifinin keşiflerinde ne güvenlik, ne mesafe ne yol güvenliğine endişelerin oldu. Senin hiç kırmızı çizgilerin yoktu. Gombe’ye ve daha sonra Gashua’ya, Kano’ya vb yerlere gittiğimizde hiçbir korku belirtisi göstermedin ve yorgunluk seni asla engellemedi.

“Zira onlar ne zaman Allah yolunda herhangi bir susuzluğa, yorgunluğa ve açlığa duçar kalsalar; kâfirleri öfkelendirecek biçimde bir yere ayak basıp orayı ele geçirseler ve bir şekilde düşmana karşı üstünlük sağlayıp zafer kazansalar, bunların her biri kendilerine mutlaka birer sâlih amel olarak yazılır. Çünkü Allah, iyilik eden ve işini güzel yapanların mükâfatını asla zâyi etmez.(Tevbe 120)”

Sununla bitireceğim: Arnavutluk’tan Şeyh Jamal Alsafarti ağlayarak Nusret Nijerya Whatapp platformuna sesli olarak sunu gönderdi:

‘Allah’tan başka güç yoktur! Başımıza gelen bu felakete, Rabbimizi razı edenin dışında hiçbir şey söylemeyeceğiz. Benim gibi birinin onu yüceltmesine ihtiyacı olmayan kardeşimiz Ustaz Hüseyin’e Allah rahmet eylesin. Hayatında övgüden nefret etti. Allah’a onun gelişini onurlandırması, misafirperver olması ve Allah’ın Peygamberlerin, velilerin, şehitlerin ve salihlerin kendilerine nimet verdiği kişilerle birlikte diriltmesi için dua ediyoruz. En iyi arkadaşlıklar onlar!’

Hüseyin’in de üyesi olduğu bu grubu tebrik ediyoruz. Bu müreffeh grup üyeleri arasında Ustaz, Şeyh, ve İslam tanıtıcısı olan Hüseyin. Ayrıca, onu kucaklayan ve aralarında barındıran bu onurlu ve cömert kardeşleri de tebrik ederim.

Benim inancım, sevgili kardeşlerim, kaderdenk noktasında Allah genel olarak Afrika kıtasında ve özellikle de Nijeryada Şeyh Hüseyin Baydar gibi bir adamın neşet etmesine karar verdi ve ayrıca Allah, bu adamın vefat etmesi ile sizi onurlandırdı ve sizin ülkenize defnedildi. Hüseyin Baydar gibi azizlerin sizin ülkenizin topraklarında defnedildiği için tebrik ediyoruz; Onu Allah Katında azizlerden sayıyorum.

Allah’tan, sadık, şanlı karısına, ailesine ve onu Türkiye’de, Nijerya’da ve dünyanın her yerinde sevenlere metanet bahşetmesi için yalvarıyorum. Şeyh Hüseyin’i, mevduatları asla zayi etmeyen Allah gözetimine yatırdık. Ona merhamet etsin! “amin.”

BİR MERHAMET ERİNİN ARDINDAN

Mısırlı eğitimci ve alimlerden Salih El Qadi de, Hüseyin Baydar’ın ölümü üzerine www.zamanarabic.com adresinde ‘Bir merhamet erinin ardından’ başlığıyla yazdığı yazısında ise şunları aktardı:

“Dün hiç beklemediğim bir anda hayatını insanlığa hizmet yolunda harcamış bir insanın vefat haberi ile irkildim. Önüne çıkan bütün zorluklara rağmen, bir küheylan gibi son nefesine kadar inandığı davasına sadık kalmıştı.

Aslında bu satırları merhuma taziye için kaleme almadım; aksine “Ey akıl ve basiret sahipleri, ibret alın” şeklindeki ilahi ferman gereği, yakından tanıma şerefine erdiğim Hüseyin Baydar ve Ali Bayram gibi hocalarımızın veya tanımasam da aynı çizgide yaşamış nice kahramanların hayatları üzerinde düşünerek, insanlığa hizmette samimiyet ve ihlasın ne anlama geldiğini sizlerle bir kez daha paylaşmak istedim.

İnsanlığa hizmete inanmak, onların yüce duygularını harekete geçiren bir dinamo, soğukluğun karabasan gibi her yana çöktüğü bir dünyada yüreklere sıcaklık üfleyen bir meşale olmak.. Onların menfaatine olduğunu düşündüğümüz yolda hiç bir faniden maddi-manevi beklentiye girmeden bildiğimiz yolda ilerlemek.

Kalbinin en derinliklerinde, gözyaşlarını da ortak ederek, başkalarının acılarını duyup hissetmek, bunanla da yetinmeyip imdatlarına koşmak, akıl ve kalplerine sürekli ümit tohumları ekmek.. Çağın amansız hadiseleri karşısında yıkılmadan elif gibi dimdik ayakta durmak, insanlığa hizmet yolunun kolay olmadığını baştan bilip, sabırla ve mükâfatını sadece Allah’tan (c.c) bekleyerek sonuna kadar devam etmek…

Rahat ve rehaveti terk ederek bütün ömür ve akıl sermayesini insanlığın emrine vermek, sonra da yapılan iş karşılığında makam, mansıp, maddi menfaat veya sahte şöhret bekleme zilletine düşmeden sadece Cenab-ı Hakk’ın rızasına kilitlenmek demek.

Onlar, sevgi erleridirler; sevgilerinde samimi olmasalardı vatanlarını ve çoluk çocuklarını terk edip dünyanın dört bir bucağına gidip gurbet hayatı yaşamazlardı. Onlar, sevgilerinde samimi, duygularında ince idiler; başkalarının problemlerini kendi problemi bilir ve çözüm için bütün imkânlarını seferber ederler.

İnsanlığa hizmet, eğitimin her insan için vazgeçilmez bir unsur; diyaloğun problemlerin çözümü ve dostlukların inşası için tek yol olduğuna; hal dili çözülmeyecek hiç bir problemin olmadığına, gerçek cihadın insanlar üzerinde maddi güç ile otorite sağlamak değil merhamet ve şefkat ile onları diriltmek olduğuna inanmak demek.

Merhum Ferid El Ensari onlar için “Er oğlu erler” vasfını kullanmıştı. Onlar öyle er oğlu erlerdirler ki, sahabe efendilerimizin izdüşümünde dine hizmet yolunda, dünyanın dört bir bucağına hicretler tertip ederler ve uğradıkları toprak parçalarını vatan, görüp tanıştıkları insanları da kardeş bilirler.

Bütün insanların bir tarağın dişleri gibi eşit olduğuna, sadece Allah’ın bildiği kalbî kriterler dışında hiç kimsenin başka birisine üstün olmadığına; gerçek tebliğin ancak imanın alamet ve hususiyetlerinin ahlak, davranış ve sözlerde ete kemiğe bürünmesi ile gerçekleşeceğine inanırlar.

Kuranî bir model olmak için ellerinden gelen tüm gayreti sarf ederler. Kaldırdıkları tek bayrak, gırtlağın ötesine geçemeyen bir takım lakırdı ve sloganlar ile değil gerçek bir temsil ile İ’la-i Kelimetüllah bayrağıdır. Onların kalplerine boyasını çalan tek şey, sevgi ve muhabbettir; içlerinde hiçbir kimseye karşı kin ve nefret barındırmazlar, hatta kendilerine zulmeden ve iftirada bulunanlara karşı dahi sadece şefkat duyar, su-i akıbetlerinden endişe eder ve doğru yolu bulmaları için Cenab-ı Hakk’a yalvarıp dururlar.

Dünyaya ahiretin tarlası nazarıyla bakar ve gözlerini uhrevi hasat mevsimlerine dikerek tohum ekmekten bir an geri durmazlar. Bu yüzden onlar için ölüm, gerçek sevgiliye ulaşmak için (visal) alınmış bir biletten başka bir şey değildir.

Onları özlediğimiz, yokluklarını hissettiğimiz bir gerçek; fakat onlar, tavırları, sözleri ve ıtır gibi kokan örnek hayatları ile tanıdıklarının kalplerinde her daim yaşamaya devam ederler.

Şüphesiz bu vasıflara sahip er oğlu erlere duyduğumuz sevgi ve muhabbet, onları model almayı; yürüdükleri insanlığa iyilik ve hizmet yolunda sabit kadem olmayı ve tüm alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in Sünnet-i Seniyyesinin gölgesinde hayat sürdürmeyi gerektirmekte.

Bu aynı zamanda onların hatırasını ebetlere kadar yaşatmanın da yegâne yoludur.”

(*)Yazının orjinali Mısır merkezli zamanarabic.com’da yayımlanmıştır.

KAYNAKLAR:

https://leadership.ng/a-letter-to-sheiikh-huseyin-baydar/

جريدة زمان التركية

http://www.samanyoluhaber.com/bir-merhamet-erinin-ardindan-haberi/1361771/

Hüseyin Baydar

 

Abuja Merkez Camisi İmamı vefat eden Baydar’ı yazdı: ‘Sen Hizmet’in canlı bir örneğiydin…’

Copyright © 2021 Tenkil Museum