Matematik öğretmeni eşi Yusuf Kurt yaklaşık 5 yıldır tutuklu olan Leyla Kurt, kansere yenildi. Durumu ağırlaşan Leyla Kurt, önce yoğun bakıma kaldırılmıştı. Doktorların ‘Yapılacak bir şey kalmadı’ dediği Kurt, hayatını kaybetti. Eşinin yatarı dolmasına rağmen denetimli serbestlik hakkından faydalandırılmadığı için tahliye edilmediği öğrenildi.
Ailenin hikayesi geçtiğimiz ocakayında Bold Medya’da yayınlanmıştı. Sevinç Özarslan imzalı röportajda Leyla Kurt, “Hastalığım 4. aşamada. Göğsümün biri alındı. Diğer göğüste de ciddi yaralar nüksetti. Şu an tıbbın tıkandığı yerdeyiz. Yaralar her geçen gün sarıyor. Sırtıma, boynuma kadar geldi. Günde 3-4 kez yeşil reçeteli ilaç alıyorum. Kemoterapiyi artık kestiler. Ege Üniversitesi “Bütün tedavileri denedik, artık yapabileceğimiz bir şey kalmadı” dedi.” ifadelerini kullanmıştı.
Gülen Hareketi soruşturmaları kapsamında 16 Ağustos 2016’da tutuklanan Yusuf Kurt, sözde yargılama sonunda 7 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. Kapatılan dershanelerde çalışıyordu. Yusuf Kurt’un eşinin dışında, babası ve baldızı da kanser. Eşi Leyla Kurt, kendisi tutuklandıktan 5 ay kadar sonra kanser rahatsızlığına yakalanmıştı.
Leyla Kurt, aylar önce verdiği röportajda yaşadıkların şöyle anlatmıştı:
ŞİKAYETÇİ DEĞİLİM, HASTALIĞIMAN TADINI ÇIKARIYORUM HAMD OLSUN
“Bugün (13 Ocak 2021) eşim aradı. “Hiç korkma iyileşeceksin, biz dana çok dua ediyoruz içeride.” diye teselli verdi. Şu an çocuklarıma da bana da sebepler planında bu ülke hiçbir gelecek vaad etmiyor. Bir planları yok çocuklarımın. Boşlukta gibiler. Oğlumun üniversite hayatı tamamen bitti. Gediz Üniversitesi Türk Dili Edebiyat Bölümü’nde burslu okuyordu. Orası kapatılınca Ege Üniversitesi’ne yönlendirdiler. Orası da 30 bin TL para istedi. Ödeyemeyince gidemedi. Büyük kızım Atatürk Üniversitesi Matematik Öğretmenliği Bölümü’nden mezun. Şu an online satışla ilgileniyor. Küçük kızım üniversiteye hazırlanıyor. Onun psikolojisi bozuldu. İlaç alıyor sürekli. Baba öyle, anne böyle olunca psikolojileri kalmadı. Ben ayakta durmaya, dik durmaya çalışıyorum ama bir noktadan sonra ağrılar başlayınca dayanamıyorsunuz. Çocukların psikolojileri etkileniyor. Allah var gam yok diyoruz. Şikayetçi değilim, hastalığımın tadını çıkartıyorum hamd olsun.”
ŞUNU ÖĞRENDİM; HAYATINIZI RIZAYI İLAHİDEN BAŞKA BİR ŞEYE ENDEKSLEMEYİN
“Şu an tek bildiğim; tecrübenin gerçekten pahalı bir mülk olduğunu ve hayatın rızayı ilahiyeden başka hiçbir şeye endekslenmesini öğrendim. Herkesi memnun etmeye kalktığınız zaman Allah’ın size emanet ettiği bedenden oluyorsunuz. Kendi hakkınıza giriyorsunuz. Gereğinden fazla iyilik insana bıçak olarak geri dönüyor.”
“Babam, ‘Bunlar çok iyi insanlar bunları hiç bırakma’ demişti; siz bizi kime emanet ediyorsunuz?”
Bir mazlum daha göçüp gitti… Öğretmen eşi Yusuf Kurt tutuklandıktan 4-5 ay kadar sonra kansere yakalanan Leyla Kurt, İzmir Buca Mezarlığı’nda sevenlerinin gözyaşlarıyla toprağa verildi. Son anına kadar yanında olan bir yakını, “Yusuf abiye hasret gitti ama inanın daha büyük hasreti Rabbineydi. Hiç şikayet etmedi, mutluydu.” diyor. Leyla Kurt, çok sevdiği Rabbi’ne kavuştu…
Matematik öğretmeni olan eşi Yusuf Kurt, tutuklu bulunduğu cezaevinden ‘izinli’ olarak katıldı eşinin cenazesine. Hayat arkadaşını son yolculuğuna jandarmaların arasında uğurladı. Ne büyük acı…
Hizmet Hareketi’ne yönelik soruşturmalar kapsamında 16 Ağustos 2016’da tutuklanan Yusuf Kurt, sözde yargılama sonrasında 7 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Kapatılan dershanelerde çalışan Yusuf öğretmen, ‘terör örgütüne üye olmak’la suçlanıyordu.
Peki neydi Yusuf öğretmeni ‘terörist’ yapan şey? Bugüne kadar yüzlerce öğrenci yetiştirmiş Yusuf Kurt, hangi eylemlerinden dolayı ‘terörist’ damgası yemişti? Yusuf öğretmen ve ailesi Leyla hanım ile çocukları neden cezalandırılmıştı?
Tanıyanların anlattıklarına bakılırsa suçları çok büyük! Eski mesai arkadaşları ve ilk öğrencilerine kulak verelim:
BİZE HEM ANNELİK, HEM BABALIK YAPTILAR
Madagaskar’da görev yaptığı dönemden iş arkadaşı anlatıyor: “Madagaskar’da tanıdım Leyla hanımı, Yusuf beyi. 40’lı yaşlarında ülkesini çocuklarını bırakmış dünyanın öbür ucundaki bir ülkeye eğitim için, insanlık için gelmişlerdi. Madagaskar ekibi genç bir ekiptik. Onlar bize babalık annelik yaptılar, Madagaskar’da geçirdiğimiz yıllarımızda.
Leyla hanım bilgeliği ve şefkatiyle ablamız annemiz oldu. Çözemediğimiz problemlerimiz olduğunda ona danışırdık çünkü hepimiz tarafsızlığına, bilgeliğine güvenirdik. Sevgisi, şefkati herkesi kuşatır, herkes onu sever sayardı. Madagaskar’ın en güzel yılları onlar sayesinde yaşandı.
BUNLAR İYİ İNSANLAR, BUNLARI HİÇ BIRAKMA
Yusuf bey müdürümdü ben ise yardımcısıydım. Her yere beraber gider deneyimlerinden faydalanmamı sağlardı. Sekreterimizin babası ölüm döşeğinde hastanede ziyaretine gitmiştik yine bir sefer. Biz ayrıldıktan sonra adam kızına, “Bunlar çok iyi insanlar, bunları hiç bırakma” demiş..
SİZ BENİ KİME BIRAKIYORSUNUZ?
Sonra da Hakk’ın rahmetine kavuşmuş. Yıllar sonra yine kader denk düşürdü Yusuf bey ve Leyla hanımla beraber Turkiye’ye kesin dönüş yaptık. Madagaskar’dan ayrılırken sekreterimiz gözyaşlarıyla yanımıza geldi. “Babam beni size bıraktı, siz beni kime bırakıp gidiyorsunuz?” dedi. O anda Yusuf beyin gözyaşlarına boğuluşunu hiç unutmadım.”
MATEMATİĞİ RUHUMUZA İŞLERDİ
Şimdi de ilk talebelerinden birini dinleyelim, bakalım nasıl bir öğretmenmiş Yusuf Kurt:
“1997 senesinde ortaokul talebesi idim. İlk defa bir öğretmenim beni evine yemeğe davet etti. Heyecanımı unutamam. Sade döşenmiş bir evdi. Yusuf hocam ve eşi Leyla Hanım o zamanlar birkaç yıllık evlilerdi sanırım, evin bebek denecek küçük oğlu evin içinde dolaşıyordu. Ayran aşı çorbası içtim ilk defa o akşam. Hocam matematik öğretirdi. Öğretir demeyeyim haksızlık olur, ruhunuza matematik sevgisini akıtırdı.
ÖĞRENCİSİ HARVARD’DA DERS VERİYORDU
O akşam davetli olan çocuklardan biri sonradan ÖSS Türkiye birincisi oldu, Harvard’da ders veriyordu bir ara. Hocamın emeği yadsınamaz hiçbirinde. Hocam hem sertti hem sevecendi, hem çok ciddiydi hem nüktedandı, güldürmeyi severdi.
MESULİYET DUYGUSUYLA HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLADIĞINI GÖRDÜM
Bizi ara tatilde Bursa’da ders çalışma kampına götürdü bir hafta. Akşamları sosyal faaliyet olurdu. Reis bey izlettiler bir akşam. Reis beyin savunma yaptığı sahnede karanlık odada televizyonun ışığı hocamın yüzüne yansiyinca hüngür hüngür ağlamaktan yüzünün kızardığını gördüm. Bir adamın kendi derdinden başka birşeye böyle ağladığına ilk kez canlı şahit oldum. Yalan yok neyin onu ağlattığını anlamadım o yaşta. Sonradan öğrendik mesuliyet duygusunu.
AİLESİNE HARCAYACAĞI VAKTİ, BİZE HARCADI
Evime ilk ziyarete gelen öğretmenim de Yusuf hocadır, çiğkofteyle beni tanıştıran da. Eğitime, örnek insanlara aç bir topluma evleri, sınıfları cennet misal insanlardı. Eşi Leyla hanıma ayIracağı vakitleri bizimle harcamıştır, bizi misafir ettiği için Leyla hanımın vaktini, emeğini de çalmışızdır. Bizse ona hiç bir şey yapamadık. Hakkını helal eder inşallah.”
“Talebelerinin etrafında döne döne gençliklerini bu ülkeye feda ettiler. Karşılığında hapislere atıldılar, hayatlarından oldular. Akıl almıyor. Gönül de tahammül edemiyor. Cennet yuvasında bizleri ve binleri senin rızan için ağırlamış Leyla hanımı hakiki cennetinde ağırla Allah’ım.”
KOMŞUSUNA BÖYLE DEMİŞ: DAHA GÜZEL YERLERDE KOMŞU OLACAĞIZ
Leyla Kurt, yaklaşık 5 yıldır kanserle boğuşuyordu. Zor zamanlar geçirdi. Son anına kadar onun yanında olan komşusu anlatıyor:
“Canım ablamın hizmet etme aşkı ruhunun derinliklerine işlemişti. Her şeyden çok memnundu. Şikayet etmedi hiç. İnanın son zamanlarına kadar da hep gençleri kazanmaya çalıştı. Eminim hakkı helaldi. Yusuf abiye hasret gitti ama inanın daha büyük hasreti Rabbineydi. Bir insan bu kadar kısa ömründe bu kadar insanın yüreğine dokunabilir mi bilmiyorum ama ablam dokundu. Bana hep ‘daha güzel yerlerde komşu olacağız, illa sen yanımda olacaksın’ derdi. Öbür dünyaya kaldı hayallerimiz. Son anlarına kadar yanındaydım, son görevimizi yaparken gülümsüyordu. Mutluydu… Hele kabre girerken bir kokular geldi ki herkesi mest etti. Cennet hatunu ablam Rabbimin merhametine emanet.”
Yusuf Kurt’tan öğrencisine mektup: Dua et, bayrağımızı dalgalandıralım
Yusuf Kurt, ilk öğrencilerinden birine 11 yıl önce elektronik posta göndermiş. Öğrencisi sakladığı o elektronik postayı sosyal medya hesabından, “Leyla hanımın eşi Yusuf hocamın 11 yıl önce, öğretmenlik yaptığı Madagascar’dan bana attığı email. Rica etsem okur musunuz? Bu insan ‘terör’ suçlaması ile hapis yatıyor. Akıl, vicdan kabul etmez bunu. Kendisi için ettiği duayı okuyun. Soruyorum. Bu insanların ne işi var hapiste?” notuyla paylaştı.
GURURA KAPILIRIM DİYE ARKAMA BAKMADIM
İşte o mektup: Bana ulaşarak selamınla devrelerimi alt üst eden canım kardeşim. İlk göz ağrım xxxx ve sevgili değerli öğrencilerimi hatırlattın. Seni bilmem ama ben daha çok duygulandım. Günahım çoktu, çareler arıyordum. Gördüğün gibi yıllar ne çabuk geçiyor. Dua et başarılı olalım, bayrağımızı dalgalandıralım. Şimdi kim bilir ne kadar yakışıklısındır. Beni görmüşsün, tanımana sevindim fakat şimdiki halini görmem için fotoğrafını göndermeni rica ediyorum. Başarılı öğrencilerimizi unutmak mümkün değil. Arkama bakıp, başarılı öğrencilerimi görür de gurur ve kibire kapılırım diye bakmadım belki de yanlış yaptım.”