Harp Okulu 2. Sınıf öğrencisi Murat Tekin, 15 Temmuz 2016 akşamı Yalova’daki kamplarından alınıp İstanbul Boğaz Köprüsü’ne götürülen askeri öğrenciler arasındaydı. O gecenin sabahı silahını bırakıp halkın arasına girdi ve orada şişler, sopalar ve demir çubuklarla vahşice öldürüldü. Katillerine af getirildi, ölümü soruşturulmadı, üstü örtüldü.
Murat Tekin, ailesiyle en son Ramazan Bayramı tatilinde İzmir Bornova’daki evlerinde birlikte geçirdi. 1.5 aylık yaz kampına katılmak için Yalova’ya götürülen öğrenciler arasında yer alan Tekin, 16 Temmuz’un ilk saatlerinde Boğaziçi Köprüsü’ne getirilen gruptaydı. Komutanları tarafından “Aralarında canlı bomba var” denilerek halka ateş açması istenmişti. Ancak o, silahını bırakıp halkın arasına girdi ve orada şişler, sopalar ve demir çubuklarla vahşice öldürüldü. Tanınmaz haldeki cesedi 10 gün sonra Yenibosna Adli Tıp Morgu’nda ailesi tarafından güçlükle teşhis edilebildi.
15 Temmuz akşamı diğer Harp Okulu öğrencisi arkadaşları gibi Murat Tekin de komutanlarının emriyle İstanbul Boğaz Köprüsü’ne getirilmişti. O gecenin sabahı orada katledildi. Aile Murat Tekin’i cenazesini THY’nin kargo uçağıyla İzmir’e getirebildi. Cenaze camiye kabul edilmedi, salası okutulmadı. Yaşadıklarını o dönemde (15 Ekim 2016) Cumhuriyet gazetesine anlatan anne Şevkiye Tekin ile babası Sedat Tekin, İzmir Valiliği’ne ve adli mercilere defalarca katillerin bulunup cezalandırılmasını, oğluna şehitliğinin verilmesini istedi. Ancak soruşturma talepleri görmezden gelinip olayların üstü örtüldüğü gibi, sorumlulara af çıkarıldı.
Anne Şevkiye Tekin, , Cumhuriyet röportajında oğluyla en son 13 Temmuz akşamı görüştüğünü, Murat’tan duyduğu son sözlerin “Anne yarın gemiyle Yalova’ya yaz kampına gidiyoruz. Telefonum kapalı olursa merak etme” olduğunu söylemişti. 15 Temmuz ve onu izleyen 3 akşam televizyondan sürekli olayları izlemesine karşın, Yalova’da olduğunu bildiği oğlunun başına kötü bir şey gelebileceğini düşünmediğini aktarmıştı.
‘TIRNAĞINDAN TANIDIK…’
Bir başka askeri okul öğrencisinin annesinin açtığı telefonla kuşkulanmaya başladığını vurgulayan anne Şevkiye Tekin şunları anlatmıştı: “İstanbul’daki ağabeyim, ‘buraya gelme, ortalık çok karışık’ dedi. Anne yüreği durabilir mi? Eşimle birlikte Yalova’dan araştırmaya başladık. Burada yok. İstanbul’a geldik. Harp Okulu’ndan emniyete kadar her yere baktık. Sonra okuluna gittik tekrar. “Teslim ettiğiniz kişiler hain çıktı biz bilgi veremeyiz’ dediler. ‘Bilgi almadan gitmem’ dedim. ‘Komutan kalmadı bilgi veremeyiz’ dediler. Hastanelere, Silivri Cezaevi’ne baktık, yok, yok, yok… İzmir’e dönmeden önce son olarak bir de Adli Tıp’a da bakalım istedik. Ağabeyimle eşim gitti, ben evde kaldım. Orada oğlumun cansız bedenini görmüşler ama tanıyamamışlar. Eşim saçını benzetmiş sadece. Ağabeyime, ‘Murat kaygılandığında, başparmağının ortasını kemiriyordu, oyuk kalmıştı. Parmağına bakın’ dedim. Öyle teşhis ettiler. Tırnağını yememesini söylerdim. O da ‘Belki şehit gelirim, oradan tanırsın beni’ derdi. Öyle de oldu.”
CAMİLER DE SALASINI BİLE OKUTMADILAR
Anne Şevkiye Tekin, kendilerini en çok yaralayan noktanın, oğullarının cenazesinin camiye kabul edilmemesi ve Osmangazi’deki camilerin Murat’ın salasını vermemesi olduğunu söylemişti. Cenazeyi THY’nin kargo uçağıyla İzmir’e getirdikten sonra yeni ve derin bir şok yaşadıklarını söyle anlatmıştı: “Eşim, dostum tüm mahalle dolmuş buraya. Tabii ben şokta olduğum için o anda farkına varmadım, sonradan öğrendim. Camiye kabul edilmemiş evladım. Salasını verdirmediler. Çocuğumuz ölmüş, salasını bile esirgiyorlar bizden. Müslüman bir aile olarak çok yıprandık. Komşularımız bilir, devletimize, inancımıza bağlı, kendi yağıyla kavrulan bir aileyiz biz”.
Baba Sedat Tekin, yüzlerine karşı söyleyemeseler de arkalarından “hainin ailesi” damgası vuranlar olduğuna dikkat çekmişti o röportajda ve eklemişti: “Teröre karşı insanlar olduğumuz halde bu damgayı yemiş olduk. Acımızdan daha üstün acı oldu bunlar. Çocuğum da orada rahat değil eminim, biz de değiliz. Devletimizden tek isteğim bunları yapanların ortaya çıkarılması. Çocuklarımızı o gece tatbikat deyip de boğaz köprüsüne götüren komutanların, onları korumayıp kalabalığın arasında bırakıp linç ettirenlerin hesap vermesini istiyoruz. Büyüklerimizden, devletimizden tek dileğim bizi duymaları. Bize bir şekilde el uzatsınlar. Cezaevlerinde yatan diğer askeri okul öğrencileri de masum, günahsız. Bunlar bir şekilde temize çıksın. Bir daha o hainlerin eline düşmesinler. Bizimki gitti, geri gelmeyecek. Ama hiç değilse yavrumun şehitliği verilsin”.
‘ANNEM ÜZÜLMESİN BEN ŞEHİT OLDUM…’
Anne Şevkiye Tekin, Murat için evlilik hazırlıkları yaparken cenazesi aldıklarını anlatarak şunları söyledi: “2 yıl sonra okulu bitip tayini çıkınca evlendiririz, yalnız olmasın diye planlar yapıyorduk. Ne yazık ki düğün parasını cenazesine harcamak zorunda kaldık. Kaderi böyleymiş… Ona haram süt vermedim, kötü ahlâk öğretmedim. Kötü bir insan olsaydı oraya, halkın arasına gitmezdi. Allah şehitlik mertebesi verdi. Ablasının rüyasına girmiş, ‘Anneme söyle üzülmesin ben şehit oldum’ demiş. Ben ne olduğunu biliyorum oğlumun…”
‘PARÇA PARÇA EDİLMİŞ ÇOCUĞUM…’
Baba Sedat Tekin de Adli Tıp anlarını gözleri dolarak şöyle anlatmıştı: “Önce fotoğrafı gösterdiler. Çocuğumu komple açtırdım. Tanınmayacak haldeydi. Tırnağındaki oyuktan tanıdım. Ayrıca yüzünde 3 ben vardı. Oradan çıkardım o olduğunu. Sonra saçları, ayakları tanıdık gelmeye başladı. Dayanılacak gibi değildi. Kesici aletlerle, sopalarla parça parça edilmiş çocuğum. Eli sopalı, demirli zalimler çocuklarımızı vahşice katlettiler. Niye böyle feci bir ölüm. Çocuğum neden öldüğünü bilmiyor şu anda.” Baba Tekin İzmir Valiliği’ne dilekçe verdiklerini ve katliamı yapanlarla darbe sorumluları hakkında suç duyurusunda bulunduklarını vurgulamıştı.
‘KARDEŞİNİ BİZ KESTİK DİYE TEHDİT ETTİLER’
Tekin’in ablası Mehtap Tekin, 19 Temmuz 2019’da Tele1 televizyonunun konuğu oldu. “Kardeşim için dik durmaya devam edeceğim” diyen Tekin, kendisine kardeşini öldürdüklerine dair mesaj atan şahıslar olduğunu anlatarak bu şahıslarla ilgili herhangi bir hukuki işlemin yapılmadığını belirtti.
Mehtap Tekin şunları anlattı:
“Kardeşim 5 yıl Bursa Işıklar Hava Lisesinde okudu daha sonra Hava Harp Okuluna geçti. Orada her yıl kampa gidiyorlar Yalova’da askeri kampa gitti. Oradaki bazı komutanlar tatbikat diye, canlı bomba diye çeşitli sebeplerle Boğaz Köprüsüne götürülüyorlar. Bunlardan kardeşimin ve diğer erlerin hiçbirinin haberi yok. Ve ben bu konuyla ilgilenirken bir sürü katiller üç yıldır bana yazıyorlar ve biz bunu dava ettik. Üç kere de takipsizlik aldık, yani avukatlarımız da bununla ilgileniyor fakat bugün de gördüğünüz gibi Yusuf Tosun isminde şahıs kendisinin katil olduğunu kendisi itiraf ediyor. Bana bu şekilde bir mesaj attı. Bundan önce Musa Mert Kaya isimli bir kişi onu da teşvik ediyor aslında bu kişi bana bir mesaj atıyor. O Sabah askerleri linç edenlerden biri de bendim. Hırsımı alamadım. Daha hepsini öldürmem gerekiyordu. Bunun üstüne biz tepki gösterdik. Bu tepkinin üzerine de bu Yusuf Tosun adlı kişi mesaj attı. Asıl askeri ben kestim diye.”
“RAPOR OLDUĞU HALDE ‘ASKER KESİLMEDİ’ DENİLİYOR”
Buradan herkese seslenmek istiyorum. Asker kesilmedi diyenler adli raporu elimizde. Kaç sayfa elimizde rapor var. Burada raporlar olduğu halde yalanlıyorlar zaten. Yalova’dan tatbikat diye çocuklar buraya götürülüyor. Zaten teslim olan erler bunlar. Bize hiçbir şekilde şehitlik de verilmedi. Şehitlikten geçtik katilinin de yargılanması söz konusu değil. Özellikle benim üzerimde bir psikolojik baskı söz konusu. Tek başıma ben üç yıldır mücadele ediyorum bu hakaretlere de alıştım, ama kardeşime yapılan bu haksızlığa gelemiyorum.
“IŞİD’Lİ OLDUĞUNA DAİR MESAJ ALIYORUM”
Bu isimler eminim ki gerçekten suçlular. Bu şahıs bana yazdıktan sonra bazı kişiler bana yazı yazdılar Azerbaycan tarafından kendisinin IŞİD’li olduğunu Irak ve Suriye tarafından geldiğini bu şekilde mesajlar aldım. O katiller benim karşıma gelsin ben aynısını yapamam bu çünkü vicdanla ilgili bir durum. Arkalarında kendilerini siyasi olarak koruyanlar var ama görünen yanıyla KHK’lar tarafından korunuyorlar. Ama görünmeyen korumaları da var. AİHM gideceğiz bu davanın peşini bırakmayacağım. Masum olan bir sürü askeri öğrenci var Silivri’de hepsinin masum olduklarını çok iyi biliyoruz. Bir gün olacak ve hesabı verilecek bunu katilleri de çok iyi biliyor. Kardeşim bana şehit olursam hep dik dur demişti dik duracağım ve mücadele edeceğim son sözüm de bu”.
KATİLLERE KHK İLE AF, SAVCILIKTAN TAKİPSİZLİK
Tekin’in katilleriyle ilgili 2016’da yapılan suç duyurusu, darbe girişimini bastıran sivillere cezasızlık tanıyan kanun hükmünde kararname (KHK) gerekçe gösterilerek 22 Şubat 2019’da takipsizlikle sonuçlandırıldı. Cumhuriyet’ten Yusuf Özkan’ın haberine göre İstanbul Anadolu savcılığı, ‘nefsi müdafaayı’ içeren ceza yasaları ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddelerinin yanısıra, geçen yıl çıkarılan KHK’yi gerekçe göstererek ‘Kovuşturmaya yer yoktur’ kararı verdi.
Yıllardır kardeşi için adalet çağrısında bulunan abla Mehtap Tekin, 25 Ocak 2021’de sosyal medya aracılığıyla yeni yaşadıklarını duyurdu. Abla Mehtap Tekin, bu kez de devletin gönderdiği tazminat nedeniyle zor durumda olduklarını, araçlarına dahi haciz konulduğunu açıkladı. Devletin kendilerinden faiziyle birlikte tazminat istediğini açıkladı. Tekin, “Kardeşimin canını aldınız daha ne istiyorsunuz bırakın acımızı yaşayalım artık.” diyerek tepki gösterdi.
KAYNAKLAR:
-https://www.diken.com.tr/gerekce-darbeyi-bastiran-sivillere-ceza-muafiyeti-linc-edilen-harbiyelinin-katillerine-takipsizlik/
https://tele1.com.tr/koprude-oldurulen-askeri-okul-ogrencisinin-ablasi-mehtap-tekin-tele1e-konustu-68473/